Quantcast
Channel: TiPADAM.COM - Dizi, Film Önerileri, Yorumları ve Analizi
Viewing all 159 articles
Browse latest View live

Banshee - Eski Suçlu Şerif olursa...

$
0
0


Merhaba arkadaşlar, ilk yazımda benim için çok özel bir yere sahip olan bir diziyi tanıtmak istedim. Banshee.
Kendisi kıyıda kalmış bir dizidir ve hak ettiği ilgiyi alamamış olduğu kesindir. Kalitesi, kurgusu, senaryosu ve oyunculukları ile özellikle Breaking Bad izlemiş olup dizi bittikten sonra boşluğa düşenleri yeterince tatmin edebilir. Fazla uzatmadan konuya değinip, karakterleri tanıyalım.





Banshee, dizimizin olaylarının yaşandığı kasabanın ismidir. Bu kasaba da bir çok suç işlenmektedir ve bu suçların önünde duran kimse de yoktur. Kasaba şerifi ya bu suçlara göz yumar, yada ölür. İşte kasabımızın son şerifi suçlara göz yummadığı için öldürüyor ve yeni bir şerife ihtiyaç duyuluyor. 

Bu sırada eski bir suçlu olan Jason Hood hapisten çıkmakta. Yaklaşık 15 yıldır ülkenin en sert ceza evinde yatmış olan Hood'un planı ise, hapise girmeden önce çaldığı ve sevgilisine verdiği değerli elmasları geri alıp zengin olmak. Bu yüzden sevgilisinin yerini öğrenmek için hacker olan arkadaşı Job'a gidiyor. 

Job'u bulup biraz uğraştıktan sonra elmasları elinde bulunduran eski sevgilisinin yeni adresini alıyor ve hayatının aşkı olan bu kadının evlenip, iki de çocuk sahibi olduğunu öğreniyor. Elmasların hala onda olduğunu umarak Banshee yollarına düşen Hood, Sugar isimli ihtiyarın barına uğruyor ve işler burada karışıyor. 

Kasabaya yeni atınan şerif barda çıkan kargaşa sonucunda ölüyor. Hood, şerifin cinayetinin üstüne kalacağını bildiği için barın sahibi Sugar ile anlaşıyor ve şerifin cesedini saklıyorlar. Job ile iletişime geçen Hood, ölen şerifin yerine geçip Banshee kasabasının şerifi oluyor ve olaylar başlıyor. 

Bir taraftan eski bir suçlu olduğu için bir çok davayı çözmeyi başaran Hood, diğer taraftansa soygunlar gerçekleştirmeye devam ediyor. Bu sırada kendisine birkaç büyük düşmanda ediniyor: Kai Proctor.


Dizide ki olaylar böyle başlıyor, şimdi birazda karakterlere değinelim. Ki karakterler, diziyi kaliteli yapan en önemli unsur olmuş. 

                            
Jason Hood, fotoğrafta gördüğümüz dizinin esas oğlanı. Kasabanın şerifi konumuna nasıl geldiğine konuyu anlatırken bahsetmiştim fakat şunu da söylemeliyim; Jason Hood kendisinin gerçek adı değil. Aslında gerçek adının ne olduğunu kimse bilmiyor. Dizinin en büyük sırlarından birinin bu olduğunu söylebilirim. Jason Hood ise yerine geçtiği şerifin ismi. 
Kendisi bir hırsız olmasına rağmen, kasabanın suç reisi olan Kai Proctor ile bir türlü anlaşamayan ve onu alaşağı etmek isteyen birisi. Az ve öz konuşur, öldürmekten çekinmez. Tam aradığım kahraman şahsen, sizde seversiniz bence :)



           
Anastasia, esas olanımızın malum eski sevgilisi. Gerçek adı Anastasia'dır fakat Hood hapise girdikten sonra bir suç lideri olan babası Rabbit'ten(lakabı) kaçar ve tamamen yeni bir kimlikle Banshee'de yeni bir hayat kurar. Hood kasabaya geldikten sonra kurmuş olduğu hayat tehlikeye girecektir. 
Kendisi dizi boyunca gıcık olacağınız kadın karakterdir fakat aksiyon sahnelerinde sizi koltuğa mıhlayacaktır. 


        
Job, dizimizin hackerı. Arrow dizinde ki Felicity Smook'tan daha iyidir ve her türlü suçluyu tanır. Kendisi de tabii başarılı bir suçludur, kadın gibi giyinmesi ile de oldukça farklı bir karakterdir. Dizide en çok seveceğiniz karakter olacağını söylemeliyim. 


  
Sugar, adı gibi şeker bir abimiz. Kısa zamanda Hood'un en iyi dostu oluyor. Kendisi eski bir ağır siklet boks şampiyonu. 



     
Kai Protoctor, dizinin kötü karakteri. Ama öyle böyle değil. Arkadaşlar bakın, ben bir çok dizi film izledim bir çok kötü karakter gördüm ama hiçbiri beni bu kadar etkilemedi ve hiçbiri bu kadar hayranlık uyandırmadı. Kendisinden pekte bahsedemeyeceğimiz, izlemeniz gerek. Sırf bu adam için bile izlenir Banshee dizisi. 



Evet arkadaşlar dizinin kemik karakterlerinin bunlar olduğunu söylebilirim fakat dizide ki yan karakterler de çok etkileyici. Birde Kızıderililer de işlerin içine karışınca çok daha değerli yan karakterler katılıyor diziye. Bazı yan karakterlere hayran olabileceğinizi söylemem gerekir. 


Eğer suç dizilerini seviyorsanız, Banshee sizin için kaçırılmaması gereken bir fırsat. İlk bölümünden itibaren sizi kendisine bağlayacaktır.

Kaçırmayın yani, balıklama atlanır bu diziye. İyi seyirler :)


The Revenant Nasıl Bir Filmdir ? (Film Yorumu ve Analizi)

$
0
0
   Merhabalar,
Başlıktan anlayabileceğiniz gibi konumuz Di Caprio’nun bu yıl Oscar’ı alabilme ihtimali üzerinde olacak fakat sadece Di Caprio’nun üzerine atmak hoş olmaz çünkü 12 Dalda Oscar Adayı olan 3 dalda Altın Küre kazanan (ki bunlardan biri en iyi film) filmi incelememek olmazdı.
Ve de tüm bunlar ortada iken film bitince salonda gözlemlediğim memnuniyetsizlik ve pişmanlık görüşlerine de değinip açıkçası  bu tezatlığı bu yazımda çözmeye çalışacağım,.çok da uzatmadan mini yazımıza geçelim:
Alejandro González Iñárritu  ismi  çoğunuz için hiçbir anlam ifade etmeyebilir fakat Birdman ile geçen yıl en iyi film ve yönetmen dallarında Oscar’ı alan yönetmen diyince herkes bir vaay çekecektir içinden.Böyle bir yönetmen işin başında olunca ister istemez beklenti yükseklerde olan bir yapım oluyor fakat bu sefer işi biraz daha zor çünkü çekimi çok zor olan bir roman uyarlaması bir film çekmek oldukça güç.Ki ondan dolayı bu isimden bahsetmişken iki filmdir beraber çalıştığı görüntü yönetmeni  Emmanuel Lubezki ( ki kendisi 2014 ve 2015 yılında  Oscar kazanmıştır) ismine de değinmek gerekir.Neredeyse tamamı dış ortamda geçen, -20 derece sıcaklıklarda ve de  olumsuz hava koşullarında çekilen filmde hemen hemen her sahnede kendinizi filmin içinde hissedebiliyorsunuz.Ki bazen bu aşırıya kaçıp  karakterlerin olduğu yerlere değil  doğanın kalanına dikkatimin kaydığı sahneler de oldu ki bu da yönetmenimizin filmi genel olarak bir tabloyu izliyormuşsunuz gibi dizayn etmesinden kaynaklanıyor olsa gerek.Fakat abimizin doğal ışık sevdasından dolayı  filmin çekimlerinin uzadığını ve Arjantin’de çekimlere devam edildiği de bir gerçek..
    Sadece yönetmenleriyle konuya hızlı giriş yaptım fakat bunları özellikle başlarda yazmak istedim ki izlerken küçük resme tutulup büyük tabloyu kaçırmayın
  Michael Punke'nin 2002 yılında yazdığı The Revenant: A Novel of Revenge adlı romandan uyarlanan filmimizde maceraperest ana karakter Hugh Glass’ı Leonardo Di Caprio canlandırıyor. Filmizin konusu ,ise Hugh Glass gerçekleştirilen bir keşif gezisinde bir ayının saldırısına uğrayarak ölümcül bir şekilde yaralanır. Hayatta kalma umudu çok zayıf olan Glass, arkadaşları tarafından vahşi doğada ölüme terkedilir, oğlu da öldürülür. Müthiş bir dayanma gücüyle hayatta kalmayı başaran Glass, oğlunu öldüren John Fitzgerald'dan (Tom Hardy) intikamını alabilmek için tüm Amerika’yı baştan başa dolaşmaya hazırdır.(Sinemalar)
   Tom Hardy ve Di Caprio isimlerini duyup filmi izlemeye karar veren arkadaşlara da burada veda ederek kalanlarla devam edelim…
Leonardo Di Caprio  filmin çekimlerinden sonra verdiği röportajda hayatının en zor çekimini gerçekleştirdiğini belirtmiş ki filmi izledikten sonra anlayacaksınız ki filmi beğenmemiş bile olsanız ana karakterimiz Glass’ın yaşadığı olaylar ve doğa arasında harika bir düzen kurulmuş,gerçek anlamda Di Caprio  olayı yaşamış ki bu noktadan dolayı  bu yıl Oscar’a geçmiş yıllardan bir adım daha yakın diyebiliriz.
Filmimizin ilk 45-50 dakikası oldukça durağan ilerliyor,ki ilk 1 saat film hakkında herhangi bir bilginiz yoksa gelip sadece vakit geçirmek için giren biriyseniz size pişmanlık yaşattıracaktır.(Arkamda oturup ilk 1 saat saydıran çifte buradan saygılar…) Ama filmin Altın Küre ödüllü ve 12 dalda Oscar adaylığı olan  bir film olduğunu bilen bir cahilseniz (ki burada yazar kendinden bahsetmiştir) bu 1 saati daha iyi geçirebilirsiniz.Kendimden örnek vermek gerekirse filmin başlarında gerçekten sıkıldığım bir 10 dakika oldu ve o 10 dakika uyumamak ve telefona bakmamak için belli bir süre altyazıları bırakıp sadece doğayı izledim (olaylar yavaş ilerliyor zaten) ve filmi sevmek için nedenler bulmaya çalıştım ki bu sırada Ayı saldırısı yaşandı ve film daha hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı…
Ve film daha akıcı hale geldikten bir 10-15 dakika sonra araya girildi,bu sırada ben direk çevremdeki seslere kulak kabartmaya çalıştım,acaba insanlar neler düşünüyor diye.Fakat duyduğum yorumlar oldukça kötüydü insanlar aksiyon filmi izlemeye gelmiş bir şekilde eleştirmeye başlamış ve Di Caprio hakkında çok biliyormuş gibi bu yıl hiç alamaz gibi cümleler kurmaya başlamıştı,açıkçası bunlara itiraz edemiyordum çünkü bende filme iyi diyemiyor sadece kendi açımdan filmde bir şeyler olduğunu geç farkedebilmiş ve 2.yarıyı beklemeye karar vermiştim…
     Filmin 2.yarısı ise beklediğim üzere ilk yarıya göre çok daha hızlıydı ve Di Caprio’nun şovu vardı;filmde o kadar epik sahneler vardı ki spoiler olmasın diye burada anlatamıyorum ama cidden izlerken vay be dedirtti ve de yazının başında da dediğim gibi:
“ Film hakkında emin olamasam bile  Di Caprio en iyi erkek oyuncu ödülünü almaya çok çok yakın olduğunu hissettirdi”
Ve film daha hızlı ilerleyen fakat ara ara düşüşleri olan bu ilerleyişine garip bir son sahne ile veda etti;son sahne demişken: açıkçası son sahne beni farklı düşüncelere götürdü bir an inception gibi acaba mı diyerek farklı bir son algıladım  ama galiba sadece ben bu kafayla düşünmüşüm olabilir …
Ve 2 saat 36 dakikalık film sona etmişti ve ben kafamda film hakkında düşüncelerim toparlanmıştı;o anki düşünceleri direk telefona not aldım ki sonradan etkilenmeyeyim diye isterseniz hemen o nota bir bakalım:
“Merhabalar;galiba yazımın içine bu yazıyı koyup yazıception (Di Caprio özel göndermesi…) yapacağım ama daha özgün ve doğru düşüncelerimi tam şu an yazmak istedim.Filmi başından beri büyük beklenti içinde izledim ve film bittiği sırada yavaş ilerleme sorunundan etkilenmiş olsam da kendi kendime “bir daha izlemeliyim” dedim.Anlattığı olayın kısa bir olay olması ve kurgunun eksiklerine rağmen o kadar içinde hissettim ki film ikinci yarıda verdiği aksiyonu azıcık daha artırsa 1 saat daha izlerdim.Buna Di Caprio mu yoksa çevre ile uyumu mu dersiniz bilmem ama ben filmi çok çok aşırı derecede beğenmedim ama şu an kalite koktuğunu farkettim bunu diyebilirim ve de görüşlerimin ilerleyen saatlerde daha da oturacağını bilerek şu an size kaliteli bir film olduğunu belirtebilirim”
Açıkçası  saat şu anda 03:01 ve ben aşağı yukarı hala aynı görüşteyim;Oscar ve Altın Küre kazanan filmleri bir inceleyin ve sonra da bu filmi izleyin inanın siz de bu filmde bir kalite göreceksiniz.Fakat “aksiyon”meraklısı iseniz uzak durun.Ben bu film sona erdiğinde kendimi 1820’lerde Amerika’da yaşamış birinin yaşadıklarını yaşamış olarak gördüm ve de roman havasını çok net yansıttığını belirteyim.Klasik film klişelerinden oldukça uzak tutulmuş;ani değişikler sizi “şöyle olacaktı ya neden hala olmadı ?” gibi sorularla karşı karşıya bırakıyor ve o an beklentiyi bırakıp deyim yerindeyse “filmin içerisine girmeye çalışıyorsunuz” Ki burada Di Caprio ve Tom Hardy isimlerinin performanslarının etkisi büyük; Tom Hardy kötü kötülüğünü harika şekilde oynamış,Di Caprio da olayın ıssızlığını (kelime oyunu şov…) harika bir şekilde aktarmış.
Sıkıntılardan bahsetmişken son bir not olarak;karakter derinliklerinin eksikliğinden bahsetmek istedim.Glass ve Fitzgerald  karakterleri baştan daha net anlatılabilirdi;filmin başında yavaş ilerliyor dediğim o sıkan sahneler yerine karakter derinliği katabilselerdi hem negatiflikten kurtulup hem de daha çabuk filmin sizi içine almasını sağlayabilirdi.
Tüm söylediklerime rağmen film sona erdiğinde salondaki yorumlar çok kötüydü ve insanlar hala pişman olduklarını belirtiyorlardı.Ve ben bu konudaki tezimi eve gelip düşündükten sonra koyabildim:
“Bizim seyircimiz komedi filmine gidince gülmek istiyor;başka bir şey yoksa beğenmiyor sallıyor(Pek yakında);aksiyon istiyorsa sadece aksiyona odaklanıyor ve senaryo harika bile olsa aksiyon uğruna senaryoyu harcıyor.Ve en önemlisi ; Ödüllü bir film’e giderken sürekli aksiyon izleyeceğini düşünüyor.Sinema kültürüne olan uzaklıktan olsa gerek;filmin genelinden habersiz sadece “sıkıldım” cümlesiyle olayı özetlemeye çalışıyor.Halbuki film; görüntüsünden sesine;başrolünden konuk oyuncusuna ve tabi ki senaryosundan kurgusuna bir bütündür ve güzel film süreklilik vaat etmez.Güzel film size bir bütünlük temsil eder her şeyin uyumlu olduğu ve hiç bir faktörün birbini kötü göstermediği bir film temsil eder.İşte bu sorunu çözebilirsek bence o zaman Birdman , The Revenant ya da bir başka film geldiğinde salona girerken ve çıkarken mutlu olmayı başarabiliriz”
 Genel olarak görüşlerim bu şekilde bir not vermem gerekirse filme 8.6/10 veriyorum fakat daha önce verdiğim puanların gereğinden fazla olduğunu düşünmeye başladığımı da belirterek size çok güzel bir tatil diliyorum.Tabi ki tatilde canı sıkılanlar için yazdığım yazıya buraya tıklayarak göz atabilirsiniz;ve de herhangi bir adresimden bana ulaşarak eleştirebilir,övebilir (tercihimdir) ve de yeni isteklerde bulunabilirsiniz.Bir sonraki yazımda görüşünceye dek hoşça kalın…

THY, Batman ve Superman : Adaletin Şafağı Filmine Sponsor Oldu

$
0
0
Türk Hava Yolları, Warner Bros ile ortalık anlaşması imzalayarak bir türk şirketi ve türk markası olarak yine bir ilke imza attı. Daha önceden avrupanun ve dünyanın önde gelen spor kulüplerine sponsorluk yapan Türk  Hava Yolları ayrıca dünya genelinde ses getiren çeşitli organizsyonlara yaptığı sponsorluklar ile ilgileri üzeri çekmişti.

Şirket, Ocak 2016 itibariyle yıllardan beridir 7'den 70' kadar herkesin bildiği iki sanal kahraman olan Batman ve Superman'ın beraber yer aldığı "Adaletin Şafağı" filminin resmi sponsorluğu için Warner Bros ile ortalık anlaşması imzaladığını duyurdu.



Türk Hava Yolları imzaladığı bu anlaşma sonucunda ise Boeing-777 tipli uçaklarının tasarımını Adaletin Şafağı filmine uygun olarak tasarladı.

THY yöneticileri, marka bilinirliliği açısından bu tür anlaşmaların şirket adına ve dolayısıyla de ülke ekonomosi adına uzun vadede getirileri olacağını savunuyorlar.

Elbetteki globalleşme ve bilinirlilik çok önemli kavramlardır. Özellikle de Türk Hava Yolları gibi sadece ülke bazında değil, dünyaya açılmış bir şirketin bu tip yatırımları yapması kısa vadede maliyetli gibi görünsede uzun vadede şirkete faydaları olacaktır. Globalleşen şirketlerin bu tip anlaşmalar yapması veya bu tarz çok ses getirecek anlaşmalara konu olması bile şirket için artı bir puandır.



Sunulan kaliteli hizmet ve yapılan doğru reklam yatırımları ile Türk Hava Yolları'nın önü açık ve büyüme yolunda emin adımlarla büyüdüğünü söylesek yanlış olmaz.

THY yönetim kurulu başkanı M. İlker Aycı konu ile ilgili olarak, "Warner Bros ile bir ortaklığa imza attık. Yaptığımız bu ortaklık sayesinde hem filmin Amerika'daki galasında hem Londra'daki galasında THY havayolu resmi sponsoru olarak yer alacak" açıklamasında bulundu.

THY'li Batman ve Superman filmine ait fragmanı aşağıdaki videodan izleyebilirsin :

Senden Önce Ben Fragmanı İzleyici Karşısında!

$
0
0

Film aynı adlı eserinden uyarlanarak yapılmış. Açıkçası kitabını henüz okumadım ama hakkında çok iyi şeyler duydum... Beğenenlerin yanında beğenmeyenler de var. Herkes romantik dram türü kitapları kaldıramaz... Yapacak bir şey yok. 

Fragman öyle sahnelerden oluşuyor ki, ağlama noktasına gelmemek, duygulanmamak elde değil. Kitabın ana konusunu, filmin anlatmak istediği şeyi net bir şekilde anlatıyor. Ayrıca 'filme girerken peçete filan al, salya sümük ağlatıcaz anacım!' Da diyor...


Bazen komik bazen de romantik sahnelerden oluşan fragman, dramın tillahını yaşatacaklarının da sinyalini vermiyor değil hani... Kelimelerin hepsinin bir önemi var gibi izlenilen sahnelere bakınca. Sanki hepsi bize bir şeyler anlatıyor... 

Kitabın da filmin de ana sözü aynı aslında...
"Birbirlerine aşktan başka verecekleri hiçbir şeyleri yoktu..."

Film kolayca mutlu olmanın yolunu bilen, hayattan zevk almayı kendine örnek edinmiş Lou ile geçirdiği trafik kazasından sonra tüm renkleri griye dönen Will arasında geçiyor. Tamamen hayata bakış açıları zıt olan bu iki insan bir şekilde bir araya geliyor...


Oyuncu seçimleri tam anlamıyla 'olmuş' diyebiliriz. İzlediğiniz de siz de aynı şeyi dile gerireceksiniz... Bu durum fragmandan bile belli oluyor. 

"Mucizelere inanmıyorsanız durup bir kez daha düşün..."diyerek beni gafil avlayan kitap, sonunda ağlamamak için kendimi tutmama neden olacak gibi...

Filmin çıkış tarihi Haziran olarak söylenmiş. Filmin çekimlerinin duyurusu yapıldığı andan itibaren hevesle bekleyen kesimi düşününce sanırım yapımcılar ortamı biraz daha kızıştıralım demişler...

Sinemaya sevgilileriyle gitmeyi düşünen beyler, bir kızım en zayıf anı o salya sümük halidir. Eğer af dilemek, bir şey kabul ettirmek ya da sarılmasını istiyorsanız bu film tam size göre ;)

Ve bayanlar, lütfen salona girerken peçete almayı unutmayın. O güzelim üstlerinizin kollarına yazık :)

Fragmanı da şuraya koyayım da belki hala görmemiş olanlar vardır ;)




Hell on Wheels - ( Tavsiye Dizi )

$
0
0


Evet arkadaşlar, kenarda köşede kalmış kaliteli bir yapımla daha karşınızdayım.
Hell on Wheels, AMC kanalının aslında yıllardır yayınlanan bir dizisi. Önümüzde ki yaz 5. sezonun 8. bölümü yayınlanacak ve final sezonu olacak maalesef. Fakat bu durum benim gibi dizi severler için iyi bir şey tabii, bölümleri seri şekilde izleme şansınız olacak.
Bildiğiniz gibi AMC kanalı Mad Man, Breaking Bad, The Walking Dead gibi dizileriyle oldukça iyi işler başardı ve başarmaya da devam ediyor. Ülkemizde pek ilgi görmemiş olsa da, AMC'nin en iyi dizilerinden biri de Hell on Wheels'tir aslında.

Dizimizin konusuna gelmeden önce, size dizinin jenerik müziğini sunmak istiyorum. Hem biraz havaya girersiniz diye düünüyorum :)


Jenerik müziğinden anlayacağınız gibi, dizi müzikleri ile Western'i  çok güzel şekilde yansıtıyor. Tabii müzikler işin küçük bir parçası, Hell on Wheels her yönüyle Western'i harika yansıtmış diyebilirim. Fakat öyle her an vurdulu kırdılı, revolverlerin sürekli patladığı, atların çalındığı, bankaların soyulduğu bir Western beklemeyin. Çünkü dizimiz Western'i daha realist bir şekilde işlemiş ve biraz ağır işliyor. Fakat bu ağır işleyiş dizinin sürükleyiciliğine ve merak uyandırıcılığına hiç zarar vermiyor.
Diyaloglar özenle hazırlanmış ve oyuncular işlerini en iyi şekilde yapmışlar.

''Aslanı acımasızlığından ötürü ödüllendiren; çetrefilli, gaddar bir iş.''

Dizimizin ilk bölümünden bir alıntı verdikten sonra, kısaca konudan bahsedelim. 


Başrol karakterimiz Cullen Bohannan (Anson Mount) karısı ve çocuğunu iç savaş zamanında kaybetmiş eski bir Güneyli askerdir. Ailesini kaybettikten sonra intikam için yollara düşmüş, yıllarca ailesini katleden Kuzeyli askerleri aramıştır. Aradan geçen yıllardan sonra, intikamını tamamlaması için geriye sadece bir kişi kalır. Bu bir kişinin izini sürerken Bohannan'ın yolu Thomas Durant'ın demir yolu inşaatına düşer. 

İntikam için geldiği demir yolunda ise kendisini bela dolu zamanlar beklemektedir. Zamanla demir yolunun önemli bir parçasına dönüşecektir. Politikacılar, Kızılderililer, Amerikan Ordusu ve daha niceleri ile sorunlar yaşayacaktır. 


Konuyu bu şekilde özetlemek doğru olur diye düşünüyorum, dizi içeriği hakkında bilgi verip tadınızı kaçırmak istemem. 

Cullen Bohannan'ın yanı sıra, dizi de bir çok dönemi yansıtan karakter var. Thomas Durant; kurulma aşamasında olan Amerika da fırsat peşinde koşan zeki bir adam. 
Elam; ezilmekten bıkmış olan bir siyahi işçi. 
Thor Gundersen; gözü her zaman yüksekte olan bir adam.

Ve daha niceleri.


Kısacası, Western tarzı bir dizi istiyorsanız sizin için kaçırılmaması gereken bir fırsat. 
Farklı bir yapım izlemek istiyorsanız da denemeniz gerekli.

Ama tekrar uyarıyorum, diziden bazı filmlerde olduğu gibi kovboy çatışmaları beklemeyin fazla. Client Eastwood'un dolar üçlemesi gibi, ağır ağır işleyip hızlanması gereken yerde hızlanan bir dizidir. 

İyi seyirler

ISO Belgesi Nedir? Nereden (Nasıl Alınır)

$
0
0

ISO Belgesi Nedir(Nasıl Alınır)

1947 yılında merkezi İsviçre'nin Cenevre Şehrinde kurulmuştur.Uluslararası Standartlar Organizasyonu (International Organization for Standardization)'nun kısaltılmış halidir.  Kuruluş amacı; dünya çapında geçerliliği olacak şekilde standartlar yayınlamak ve böylelikle ürünlerin/hizmetlerin uluslararası dolaşımına katkıda bulunmaktır.

ISO 9001 Nedir?

ISO 9001 belgesi Kalite Yönetim Sistemlerinin kurulması esnasında uygulanması gereken şartların tanımlandığı ve belgelendirme denetimine tabi olan standarttır. Verilen belgenin adıdır. 

Yorum:Sevgili okuyucularımız hepiniz biliyorsunuz ki artık sadece üniversite okumak bir iş sahibi olmaya yeterli değil.Çeşitli alanlarda kendimizi geliştirmemiz ve rakiplerimizi geride bırakmamız gerekiyor.Evet bu üzücü bir şey belkide ama maalesef ülkemizin şartları şuanda böyle acımasız.Evet konuya tekrar gelecek olursam bölümümüzle ilgili kişisel gelişim ve eğitim seminerlerine katılmalı ve belgeler almalıyız ISO da bunlardan biridir.

Nasıl Alınır Bilgi Ve Öneri:


































MEZUN OLDUKTAN SONRA İŞ İMKANI SAĞLAYACAK SERTİFİKA PROGRAMI.



Hedefiniz iyi bir kariyer, iyi bir meslek sahibi olmak mı? Binlerce rakibinizle, kıyasıya yaşanan rekabette, yarışa hazır mısınız? sizi bir adım öne çıkarmak, saygın bir unvan, başarılı bir gelecek için, kaçırılmayacak bir fırsat sunuyoruz. Şirketlerin insan kaynakları yöneticileri, özellikle deneyimsiz elemanların sadece diploma ile iş ve staj imkanları bulmalarının zor olduğunu belirtiyor. İş bulmak için farklı yetkinlikleriniz olmalı, binlerce rakibinizin arasından sıyrılmak için, ilk adımları atmalısınız

YANLIZCA 16 SAAT

Eğitim Paketi İçeriği:

* ISO 9001:2008 - Kalite Yönetim Sistemi İç Denetçi (Tetkikçi) Eğitimi

* ISO 14001:2004 - Çevre Yönetim Sistemi İç Denetçi (Tetkikçi) Eğitimi

* OHSAS 18001:2007 İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği İç Denetçi (Tetkikçi) Eğitimi

* ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi

Kayıt: 0533 293 75 84

0539 819 16 12 

ONLİNE BAŞVURU İÇİN TIKLA KAYIT OL ... https://goo.gl/SpkFmL

Sertifikalar : 

Eğitimler sonucunda yapılacak sınavda 100 tam puan üzerinden 70 puanı geçenlere " başarı sertifikası " verilecektir.

* Her belgenin size özel sertifika no/ onay ve soğuk damgası bulunacaktır.

* Sertifikalar hem İngilizce hem Türkçe olarak iki dilde ve ayrı olarak düzenlenecektir.

Biz kimiz ? 

TÜV Austria BBS, Türk Ticaret Kanunu’na göre Ana Tüzüğünde belirtilen Yönetim Sistemleri 

Belgelendirmesi yapmak üzere 2000 yılında Ankara’da kurulmuş bir şirkettir.

Kalite Yönetim Sistemlerini

Çevre Yönetim Sistemlerini

İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemlerini

Gıda Güvenliği Yönetim Sistemlerini

Bilgi Güvenliği Yönetim Sistemlerini

belgelendirmek isteyen ve resmi, özel veya diğer şekillerde tüzel kişiliği olan kuruluşlara,

* ISO 9001:2008 - Kalite Yönetim Sistemi İç Denetçi (Tetkikçi) Eğitimi

* ISO 14001:2004 - Çevre Yönetim Sistemi İç Denetçi (Tetkikçi) Eğitimi

* OHSAS 18001:2007 İşçi Sağlığı Ve İş Güvenliği İç Denetçi (Tetkikçi) Eğitimi

* ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti Yönetim Sistemi

belgelendirme hizmetleri verir. Şirketimiz faaliyetlerini bağımsızlık taahhütleri doğrultusunda devam ettirmektedir.

* TÜV Austria BBS A.Ş. TÜRKAK akreditasyonlu faaliyetlerini sadece Türkiye coğrafyasında yürütmektedir.

Daha fazla bilgi için : http://www.tuv-bbs.com/

Eğitmenler:

Eğitimler; IRCA tarafından onaylı, Kalite Yönetim Sistemleri konusunda saha tecrübesi olan, 

aktif olarak denetçilik yapan seçkin eğitmenler tarafından verilecektir.

Eğitim süresince:

* Eğitimi etkili bir şekilde takip edebilmeleri ve ihtiyaç duyduklarında faydalanabilmeleri için tüm katılımcılara eğitim kitapçığı verilecektir.

* Konuların daha iyi kavranabilmesi için grup çalışmaları –workshoplar- yapılacaktır.

* Katılımcılara ücretsiz olarak açık büfe coffe-break hizmeti sunulacaktır.

Kimler Katılmalı:

* Yönetim Sistemleri konusunda İç Denetçi olmak isteyenler ve kariyer yapmak isteyenler 

(Tüm bölümlerden),

* Tüm Mühendisler & Mühendislik öğrencileri,

* Kimya, Biyoloji, İstatistik başta olmak üzere özel sektörde kariyer hedefleyen tüm 

*Fen&Edebiyat Fakültesi öğrenci & mezunları,

* İlgili Meslek Yüksek Okulu Mezun & Öğrencileri,

* Önemli bir kariyer fırsatı tanıyan “Baş Denetçi” unvanını almak istiyorsanız bu İç Denetçi 

Eğitimlerini almış olmalısınız.

* Eğitimlerimiz, çalışan/ mezun/ öğrenci herkese açıktır.

*4 Eğitim Toplam 8 Sertifika (Türkçe – İngilizce) 

Ücret: 160 TL.

Kayıt : 0533 293 75 84

0539 819 16 12 

ONLİNE BAŞVURU İÇİN TIKLA KAYIT OL ... https://goo.gl/SpkFmL

Merhabalar Arkadaşlar Sertifika Programımız 5-6Mart tarihinde günde 8'den Toplamda 16 saatlik bir eğitimdir.

Mezun olduktan sonra diplomanızın yanında ve çalışma hayatında terfi için önemli sertifikalardır , katılım değil eğitim sertifikasıdır, geçerliliği vardır . 

Kayıt : 0533 293 75 84
0539 819 16 12

Sizlere yardımcı olabildiysem ne mutlu bana hepinize başarılar dilerim.

Aşk Uğruna Filmi Nasıl Bir Filmdir? Yorum (Konusu Ve Analizi)

$
0
0

AŞK UĞRUNA



Vizyon Tarihi:15 Mayıs 2015
 Tür:Dram,Savaş,Romantik
 Yönetmen:Saul Dibb
 Seneryo:Saul Dibb
 Süre:107.dk


Film Konusu:1940 yılında II.Dünya savaşında Fransa'da geçen film savaştan çok dram ve romantik bir filmdir.Fransa'da küçük bir kasabada yaşayan Lucile Angellier eşinin dönmesini bekler.Bu sırada Paris İşgal edilir ve Alman askerleri kasabaya gelirler.Buradaki halk öfkeli ve üzgünken Alman askerleri zaferin sevincini yaşamaktadır.Alman ordusunda bir asker olan Bruno Von Falk Lucile'nin evinde kalarak belirli bir süre sonra ona aşık olur.
Film bu ikilinin aşkını çok güzel bir yorumla anlatır imkansız aşkı.


Yazar Yorumu:Evet sevgili okuyucularımız muhteşem bir film ile karşınızdayım Saul Dibb yorumuyla hazırlanmış bu film öncelikle oyuncuların profesyonelliği sonrasında senaryosuyla soluksuz izleyeceğiniz bir dram ve savaş filmidir.Filmimizde imkansız aşkı dile getirerek birbirinden bu kadar nefret eden insanların birden müthiş bir aşk hikayesine dönüştüklerini görünce sizlerde şaşıracaksınız.Eksikler var ama fazla göze çarpmıyor sizi rahatsız etmeyecek kadar az savaş sahneleri fazla özenli değil yetersiz kalmış daha çok dram türü filmimizde ağır başmış sevgili okuyucularımız.severek izleyeceğiniz çok azda olsa bazı yerlerde sıkılacağınız biraz üzüleceğiniz ama sonunda helal olsun adamlar yapmış diyebileceğiniz başarılı bir yapım hepinize şimdiden iyi seyirler dilerim.










Baby Daddy Dizi Yorumu • Kimmiş bakalım babacık?

$
0
0

İlk izlediğimde 'ben bu diziyi nasıl daha önce keşfetmemişim' dedirten ve sonradan gelen bir aydınlamayla, tamam şimdi hatırladım hissi veren bir dizi...

İzlemememin sebebi tam olarak da Türk dizisi olarak uyarlanmış halinin 'gözlerim kör olaydı da görmeyeydim, sağır olaydım da duymayaydım bunları' dedirten bir uyarlama olmasıydı. 

Türkiye'ye uyarlanmış halini üzülerek söylüyorum ki 3 adam ekibi yapmıştı... Biz onlardan orjinal ya da uyarlanma ise de daha güzel bir şey beklerken ne yazık ki olmadı...


Afişi bile aynı olan bu dizi bende iyi bir imaj bırakmamıştı ama dizinin aslını izleyince dedim ki BEN BUNU NEDEN DAHA ÖNCE İZLEMEMİŞİM!!! Beklentiyi yükseltmek ya da reklam yapmaya çalışmıyorum :D Sadece ben bu kadar komik ve aile sıcaklığı veren bir dizi ummuyordum... Beni şaşırttı. 

İlk başlarda 'senin anan melek filan değilmiş, bırakmış kapıya gitmiş' modunda bir girişle başlıyorlar. Yani annesi bebeği kapıya bırakıp gidiyor ve evin içinde ki 3 testesteron ile minacık bebeği baş başa bırakıyor. 

Babası Ben, amcası Danny ve ev arkadaşları Tucker'ın sevimli serüveni başlıyor. Bu arada bayan izleyicilere belirtmek isterim ki Allah bu Danny denen elemanı yaratırken malzemesini bol koymuş... Yani resmen Allah bir boy vermiş, bir pos vermiş, gerisini de kendi halletmiş sanırım :)

Dizi de şu pozisyondan; 

Şu duruma gelen bir serüven var... 


Tani ki aşksız hiç bir şey olmadığı gibi bu dizimizde de bir aşk mevcut... Karışık olan durum ise çok başka. Eskiden şişko ama şimdi afet-i devran olan arkadaşları Riley baba karakterimiz Ben'e, amcamız Danny'de Riley'e aşk... Bu işin dramatizesi dizide minimum düzeye indirilmiş ve izlemek gerçekten çok eğlenceli...

Hepinize tavsiye ederim ;)

Sevgilinize aile babası imajı vermek isteyen ve kıza bir mesaj iletmek isteyen gençler... Diziyi izletin derim ;) 


En iyi yabancı komedi dizileri, 2016 senesinde izlenmesi gereken komedi dizileri, aile yapısına uygun en komik yabancı diziler

Son Zamanların En İyi Dram Filmleri [Konuları Ve Analizleri]

$
0
0
Daha önce hazırlamış olduğumuz ''en iyi filmler'' kategorimize bir yenisini daha eklemeyi planladığımız bu konuyla birlikte, sizlere özellikle sinema tarihinde KLASİKLEŞMİŞ en iyi filmleri sunmayı ve henüz bu filmleri keşfedememiş olan arkadaşlara da ön ayak olmayı planlamaktayız :) Umarız bu filmlerden sizler de bizler gibi memnun kalırsınız. İMDB puanları ortalama 7.0+ şeklinde olan tüm bu filmlere bizim kişisel puanlarımız 8.8+ şeklindedir. Bu da ayrıca bir köşede bulunsun. Herkese şimdiden iyi seyirler.. :)

5. Yapay Zeka (2001)
 IMDb:7.1


Konu: Dünya kötü bir durumdadır.İnsanoğlu teknolojiyi ileri düzeylere getirmiş ve yapay zekalı duyguları olan robotlar üretmişlerdir.Bu robotlar insan hayatına kolaylaştırmak amacıyla üretilmiştir. David madde ve yapı bakımından insan olarak donatılmış bir robottur. Sevmeye programlanmış olan ilk robot çocuk David çocukları tedavisi buluncaya kadar dondurulan bir çift tarafından evlat edinilir. Bir süre sonra David aile ortamı sevgi içerisinde çiftin çocukları gibi olur ama robot David zor durumlara düşecek hayatı imkansız yaşanmaz bir hal alacaktır.

4. Hugo (2011)
IMDb:7.6


KonuBrain Selznick'in çocuk romanından uyarlanmış olan bu film.Fransa'nın Paris Şehrinde tren istasyonunun duvarları içerisinde yaşayan kimsesiz bir çocuğun acıklı hikayesini konu alır.Saatlerden sorumlu olan Hugo bir gün Paris'teki saati tamir etmeye çalışmasıyla serüven başlar ve yaşadığı gizemli macerayı anlatır.

3. Titanic (1997)
IMDb:7.7


Konu:Başrollerini Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet'in paylaştığı 1997 yapımı Titanik filmi dünya çapında büyük etki bırakan ne kadar zaman geçse de tekrar tekrar izlenebilecek harika bir yapıttır.Teknolojinin hızla ilerlediği bir dönemde Titanic adlı devasa gemi yapıldı.Filmin konusuda kusursuz denilebilecek kadar güzel ve ihtişamlı bu geminin içinde geçmektedir.Amerika'ya Dönmekte olan genç ressam Jack ile Genç Güzel kız Rose arasında geçen o muhteşem anlar sizlere aşkı tekrar tekrar tattıracaktır.

2. Yeşil Yol (1999)
IMDb:8.5


Konu:John Coffey, olağanüstü güçlere sahip bir mahkum Tom Hanks ise bu hapishanede görevli bir gardiyandır.. Yeşil Yol, iyilik,kötülük,yaşam ve ölüm üzerine etkileyici dram filmidir. King'in yazarlğı ve Tom Hanks'ın muhteşem oyunculuğunu birleştiren, Bu film, dört dalda Oscar ödüllerine aday gösterilmiştir.


1. 12 Yıllık Esaret (2013)
IMDb:8.1



Konu:1853 yılında Solomon Northup’ın yazdığı ve kendi hikayesini muhteşem bir şekilde anlattığı romanından uyarlanan film ABD'de yaşayan özgür bir insan olan Northup'un kaçırılıp köle yapılmasını ve kölelik yıllarını anlatan duygu yüklü bir filmdir.

En İyi Film dalında Oscar Ödülü ve Lupita Nyong'o da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar ödülünü kazandı.

Yazar Yorumu: Sevgili okuyucularımız sizler için değerlendirip seçtiğim bu filmler gerek oyunculuk gerek yapım,senaryo olsun birçok alanda çok başarılı,kaliteli filmlerdir.
Hepsini izlemenizi ve duygu dolu anlar yaşarken bana teşekkür edeceğinizi duyar gibiyim.
Konu bakımından çok başarılı yapıtlar olup sizleri sıkmayacağını umuyorum ve hepinize iyi seyirler diliyorum.

Videolar





2016 yılına kadarki dram filmleri, en iyi 5 dram filmi, dram türünde klasikleşmiş filmler, en iyi yabancı dram filmleri, 90lı yılların en iyi dram filmleri

Suits - 2016 Yılının Tavsiye Dizisi (vol.1)

$
0
0
   

Suits, USA Network kanalında yayımlanmakta olan ve gün geçtikçe daha da popüler olan bir dizi. Ülkemizde de geniş bir izleyici kitlesine sahip olan dizi; akıcılığı, sürükleyiciliği, gizemleri, eğlenceli yanları, zeki ve komik karakterleri ile sizi kolayca etkisi altına alıyor. Bir çok farklı unsuru barındıran ve oldukça farklı bir senaryoyu özgün bir şekilde işlerken, yılda 16 bölüm yayımlanıyor ve bu sebeple izleyicinin heyecan ve merak duygusunu hep yüksek tutuyor.

İzlediğim bir çok diziden farklıydı ve alışılmışın dışına çıkmayı başarmıştı Suits. Her dizi de gördüğümüz sıradan aile dramaları, aşk yaralanmaları ve benzeri unsurlar 'en aza' indirgenmiş. Bu tür içerikleri daha çok karakterlerin geçmişleri incelenirken görüyoruz ki bu da seyirciye keyif veren bir durum oluyor.

Ayrıca diziyi izlerken hukuk dışında bir çok konuda da bilgi veriyor. Büyük şirketlerin işleyişi, borsa, rüşvet olayları gibi konularda kitaplarda bulamayacak olduğunuz bilgileri edinmenizi sağlıyor.




Konumuza gelecek olursak, olaylar Mike Ross isimli genç arkadaşımızın, elinde şüpheli bir çantayla hiç alakası olmayan bir iş görüşmesinin ortasına dalması ile başlıyor. Kendisine yeni bir yardımcı arayan başarılı avukat Harvey Specter, Mike'a peşinde ki beladan kurtulması için yardım ediyor ve bu sırada ikili arasında bir sürtüşme çıkıyor. Mike, Harvey'den kendisini işe almasını istiyor fakat Harvey, üniversite mezunu bile olmayan birini neden işe alacağını soruyor. İşte burada, Mike Harvey'i etkiliyor ve işe alınıyor.
Sahte belgeler ve diploma ile New York'un en büyük avukatlık hizmeti veren şirketlerinden birinde işe başlayan Mike'ın, Harvey ile birlikte başına gelecek olaylar işte böyle başlıyor.




Yukarıda dizimizin jenerik müziğine göz atarsanız, etkilenebilirsiniz. Ben diziye başlarken en çok jeneriğinden etkilenmiştim. Zaten jenerik çok önemlidir, size ilk bölümden dizinin kalitesi hakkında bilgi verebilir. Dizi de aslında asıl amaç, daha çok para kazanmak; daha yükseğe çıkmak. Diziyi izlerken kendinize soru soracağınız yerler de gelecektir, bir bakıma size bazı dersler verecektir.

Kısacası, farklı bir yapım arayan dizi severlere şiddetle tavsiye ediyorum.

Ve Sherlock, House gibi dizileri izleyip sevenler şimdiye kadar izlemediyseler, koşsunlar derim :)

İyi seyirler...

2016 şubat ayında izlenecek en komik yabancı diziler, 2016 mart ayına özel yabancı diziler, avukatlıkla ilgili en iyi yabancı dizi, hukukla ilgili en güzel diziler

Community - 2016 Yılının Tavsiye Dizisi (vol.2)

$
0
0

Community, birbirinden farklı yönlere sahip bir üniversite grubunun başından geçen olayları konu alan; canınız sıkıldığı zaman açıp izleyebileceğiniz bir bölümü 20 dakikadan oluşan bir dizidir.

How i Met Your Mother, The Big Bang Theory kadar olmasa da; eğlence ve komedi bakımından bu iki diziye yaklaşık bir değerde olduğunu söyleyebilirim. Konu bütünlüğünden çok komedi ve absürdlük ön planda olduğu için asla sıkılmayacağınızın garantisini verebilirim.

Dizimizin konusuna gelecek olursak, Jeff Winger isimli başarılı bir avukatın lisansının iptal edilmesi ile başlıyor dizi. Jeff, lisansı iptal edilince üniversiteye tekrar geri dönmek zorunda kalıyor. Orta yaşlarında, zengin biri olarak üniversiteye yeniden başlayan Jeff aynı zamanda büyük bir egoya da sahip. Daha ilk günden gözüne Britta isimli güzel ablamızı kestirip onu ayartmaya çalışıyor. Ve hatta ona ders vereceğini söyleyip randevu almayı bile başarıyor. Akşamlayın Britta'ya ders çalıştırmak için üniversitenin çalışma odasına giriyor fakat Britta'nın yanında kendisinden ders bekleyen 5 kişi daha buluyor. Toplamda 7 kişiden oluşan bu gurubun başlarından geçen komik olaylar konu ediliyor.



Diziyi farklı ve çekici kılan temel özellik ise; grupta ki kültür çeşitliliği. Ateist, agnostik, hristayan, yehova şahidi ve müslüman kişilerin oluşturduğu bu gurup; dizi her ne kadar absürt olsa da, aralarında ki arkadaşlık ile bizlere ders vermeyi ihmal etmiyor.
Ve tabii bu kültürel çeşitlilik çok daha farklı komik olayların türemesine de yol açıyor.

Dizinin karakterlerinden bahsetmek isterdim fakat izleyip kendiniz tanırsanız daha eğlenceli olur. Fakat içlerinden birini biraz anlatmak istiyorum: Abed Nadir.
Kendisi müslüman bir birey ve şimdiye kadar izlediğim dizilerde karşılaşmış olduğum en farklı ve özgün karakterlerden. Sıradan komedi unsurlarının çok daha üstüne çıkmayı başarabilen bir oyuncu aynı zamanda.
Sırf Abed Nadir karakterini izlemek için bile diziye başlamanız gerektiğini düşünüyorum.

Unutmadan, zaman içinde grupta küçük değişiklikler oluyor fakat izlenebilirliğe bir zararı dokunmuyor. Zaten dizinin çerezlik, gülüp geçmelik olduğunu unutmayın.

Her yazımda dizilerin jeneriğini paylaşıyorum ve bu dizinin de güzel bir jenerik şarkısı var, onu da dinleyin isterseniz :)

İyi seyirler :)

2016 yılının en komik yabancı dizisi, 2016 şubat ayına özel dizi önerileri, üniversite öğrencilerini konu alan yabancı komedi dizileri, okulla ilgili gençlik dizileri

The Shannara Chronicles - 2016 Yılının Tavsiye Dizisi (vol.3)

$
0
0


The Shannara Chronicles, MTV kanalının yeni televizyon dizisi. Dünyaca ünlü bir kitap serisinde uyarlanan dizi, ilk bölümünden itirabaren çok olumlu yorumlar aldı ve belirli bir hayran kitlesine ulaştı bile.

İlk bölümler de bazı kesimler diziyi, 11-17 yaş arasına hitap ediyor, diye eleştirmişti. Fakat diziye harcanan emeği ve kaliteyi gördükçe bu tür eleştirilerde son buldu. Ekip işini hakkıyla yapıyor diyebiliriz. Üstelik ekipte çoğumuzun tanıdığı bir isim var, Manu Bennett. Spartacus'te Crixus olarak çok iyi işler çıkarıp hepimizin gönlünde taht kurmuş olan oyuncu, yeni dizisi olan The Shannara Chronicles'ta da harika işler çıkarmaya devam ediyor. Öyle ki, diziyi daha izlenebilir kılıyor.

Dizi, fantastik bir macerayı konu alıyor. Ben dizinin yayınlanan ilk bölümlerini görünce, film olduğunu sanmıştım. Kalite olarak üst düzey bir dizi olduğunu söyleyebiliriz.


Dizimizde olaylar günümüzden binlerce yıl sonrasında geçiyor. Zaman geçtikçe her şey değişmiş, yeni bir insan türü olan Elfler ortaya çıkmıştır. Elfler, çok uzun zaman önce Şeytanlarla verdikleri savaşı güç bela kazanmışlardır ve tüm şeytanları Demon World adı verilen bir yere hapsetmişlerdir. Demon World'u kilitli tutan şey ise, oldukça yaşlı olan sihirli bir ağaçtır. Fakat ağaç ölmeye başladığı için Şeytanların bazıları Demon World'den kaçmayı başarırlar ve gün geçtikçe daha çok şeytan dünyaya gelmeye devam etmektedir. Yeni bir ağaç dikip şeytanları tekrar hapsetmeleri gereken  Elflerden, Elves isimli genç kızımız aldığı görüler doğrultusunda bir yolculuğa çıkar. Amacı tohumu bulmaktır. Kendisine Will Ohmsford isimli bir genç ve büyük bir büyücü eşlik etmektedir. Yolculuk, bir çok macerayı da peşinden getirecektir.



Konuyu bu şekilde özetleyebiliriz arkadaşlar.

Bir diziye başlarken, öncelikle ne istediğinizi bilmeniz gerekir. Sonuçta o diziyi izlerken zaman harcayacaksınız. Ve bu dizi de bulacaklarınız; güzel bir macera, epik sahneler, hüzün, eğlence, sizi şaşırtacak olan sonlar, arkadaşlık, bağlılık ve aşk olacaktır. Eğer aranızda Merlin dizisini izleyenler varsa, The Shannara Chronicles'ı gerçekten sevecektir.

Aşağıdan fragmanı da izleyin ve daha sonra kararınızı verin :)


2016 tavsiye diziler, Merlin tarzı diziler, izlenmesi gereken diziler, yabancı dizi tavsiyesi, fantastik dizi tavsiyesi, Manu Bennett dizileri, 2016 aksiyon/savaş en iyi yabancı dizi

'Ne izlesem?' Diyenlere 9 Fantastik Dizi Tavsiyesi - [2016]

$
0
0
Son zamanlarda özellikle ''fantastik'' türde aldığımız dizi öneri isteği sonrası, siz değerli okurlarımız için böyle bir liste hazırlama kararı aldık arkadaşlar :) Şu an için 9 diziyle sınırlandırdığımız bu liste 2016 senesini ''fantastik/bilim kurgu'' türlerinde geçirmek isteyenler için fazlasıyla yeterli olacaktır. Hepsi birbirinden değerli bu dizileri sizler için tek tek yorumlayıp, beğeninize sunacağız. Umarız memnun kalır ve yorumlarınızı da esirgemezsiniz.. :)

9- Atlantis 

Jason, bir deniz altı kazası geçirir ve gözlerini açtığında kendisini antik dönemde bir şehirde bulur. Kendisine gelip, şehirde dolaşmaya başladığında tamamen farklı bir dünyada olduğunu fark eder. Mitolojik bir çok ögenin bulunduğu bu şehir, efsanevi Atlantis'in ta kendisidir. Şehirde dolaşırken tüm dikkatleri üzerine çekmeye başlar ve askerler tarafından kovalanmaya başlar. Kendisine Herkül ve Pisagor yardım ederler.

Zaman geçtikçe yeni dünyasına ayak uydurmaya başlayan Jason, bir çok yeni tarafını da keşfetme imkanı bulur. Ve zamanla, Atlantis'in bir çok politik oyununa da alet olmaya başlar. Hayatta kalması için hem polikayla, hemde bir çok mitolojik yaratıkla savaşması gerekmektedir. Üstelik her geçen gün kendisi ile ilgili farklı şeyler keşfetmektedir.


8- Legend of the Seeker

Richard, odunculuk ile geçmini sağlayan; sıradan bir gençtir. Bir gün, peşindeki adamlardan kaçmaya çalışan Kahlan ile karşılaşır. Genç kıza yardım eden Richard, Kahlan'ın efsanevi büyücü Zedd'i aradığını öğrenir.

Darken Rahl isimli kötü bir büyücü dünyayı kan revan içinde bırakmıştır ve onu durdurmanın tek yolu Doğruluk Kılıcını kullanabilecek bir yiğittir. Tabii bu yiğit bizim Richard. Kahlan ve Richard, Büyücü Zedd'i bulurlar ve 3 ü birlikte Darken Rahl'a karşı durmak için yola koyularlar. 

Konunun klişe durduğunun farkındayım fakat güzel bir dizi olduğunu söylemem gerekir. Savaş sahneleri, efektleri bir diziye göre çok güzeldi. Ayrıca klişe olan konu gerçekten güzel işlenmiş ve sizi şaşırtabilir. Birde Büyücü Zedd çok eğlenceli bir adam.
Başlarsanız pişman olmazsanız yani, bir deneyin derim. Zaten fragmanın sizi etkileyeceğini düşünüyorum.


7- Misfits

Misfits, bir tür meteor yağmuru sonucunda süper güçler kazanan 5 gencin başından geçen olayları konu alıyor. Hani Amerika da hafif suç işlemiş kişilere zorunlu işler verirler ya, çöp toplama filan gibi. Bu 5 gencimiz de bu duruma düşmüşler işte. Neyse, süper güçlere kavuşan arkadaşlarımız, bu durumdan hiçte memnun değiller. Hatta süper güçlerini istemiyorlar bile. Zaten hepsi uyumsuz kimseler olduğu için, birde süper güç eklenince iyice yalnız kalıyorlar. Fakat zamanla birbirleriyle yakınlaşıyorlar.

Dizi gerçekten güzel arkadaşlar, absürt komedi - fantastik diyebiliriz diziye. Özellikle Nathan karakteri sizi ilk sezonlarda çok güldürecektir. Hem fantastik olsun, hemde güleyim derseniz; izleyin.


6- Once Upon a Time 

Emma Swan, 28 yaşında; tek başına yaşayan ve bu durumdan gayet memnun olan bir ablamızdır. Bir gün, doğduğu gün evlatlık verilmesi üzerine terk etmiş olduğu oğlu Henry, kendisini bulur. Henry, Emma'ya bir gerçekten bahsetmek istediğini söyler ve gerçeğe inanması çok güçtür. Henry, Emma'nın ve kendisinin yaşadığı kasaba olan Storybrooke'ta ki herkesin alternatif bir evrenden geldiğine inanmaktadır.

Emma haliyle inanmaz çocuğa ve onu evine geri götürür. Henry ile yakınlaşmak isteyen Emma, birkaç gün Storybrooke'ta kalmaya karar verir ve zaman geçtikçe bu kasabada ki insanların masal kahramanları olduğunu fark eder. Ancak kendisi ve Henry dışında kimse, durumdar haberdar değildir.


5- Lucifer 

Hristiyanlık inancında Lucifer, cennetten kovulup cehenneme gönderilen melektir. Dizimizde ki Lucifer'in onunla bağlantısı olsa da, kendisi DC Comics'in bir karakteridir.

Dizimizde, canı sıkıldığı için Los Angeles'a tatile gelmiş bir Lucifer'la karşı karşıyayız. Karanlığın Prensi, Los Angeles'ta Lux adında birde bar açmıştır.

Dizi henüz 3. bölümünde ve konunun ne olduğu tam olarak belli değil ama çok eğlenceli bir dizi olduğunu söylemem gerek.

Fragmandan dizinin ne kadar renkli olduğunu anlayabilirsiniz. İlerleyen bölümler de aksiyonun da diziye gireceğine kesin gözüyle bakıyorum.


4- Sleepy Hollow 

İşte gerçekten sağlam bir dizi. Ichabod Crane 1781 yılında İç Savaş döneminde; çok güçlü bir düşmanla karşılaşır ve öldürülür.

Ve esrarengiz bir şekilde, günümüzde gözlerini tekrar açar ve hayata döner. Hayata döndüğü mağaradan çıkıp, Sleepy Hollow isimli kasaba da kafasında sorularla dolaşmaya başlar. İçinde bulunduğu bu yeni dünyayı şaşkınlıkla incelerken normal dışı davranışlar sergilediği için tutuklanır. Karakolda, kendisinin 1781 yılında İç Savaş döneminde savaşmış ve ölmüş biri olduğunu anlatır fakat doğal olarak kendisini akıl hastanesine gönderirler. Kendisine inanıp inanmamak arasında kalmış olan polis memuru Abbie Mills ise, kasaba da bir başsız süvarinin gezdiğini görünce konu hakkında bilgi sahibi olan tek kişiye; Ichabod Crane'e gider ve olaylar başlar.


3- Da Vinci's Demons 

Da Vinci'nin gençlik yıllarını hayali bir kurguyla ele alan dizi de, hem Da Vinci'yi tanıyacağız hemde hayali bir kurgunun içinde bulacağız kendimizi. Açıkçası 3. sezonu ile her şeyi batırmış olsa da, yine de izlenmesi gereken bir dizi olduğunu düşünüyorum. Gerçekten sağlam bir kurgusu var ve dizi çok akıcı. Üstelik dönemi de çok iyi yansıtmış.

Dünyanın en büyük dehalarından biri olan Leonardo Da Vinci'nin hayatını farklı yönleriyle ele alan ve fantastik bir kurguyla süsleyen bu diziyi halen daha izlemediyseniz; kaçırmayın.


2- Merlin 

Büyünün yasaklı olduğu bir dönemde, büyülü güçlere sahip olan Merlin; annesinin kararıyla hem tıp eğitimi almak, hemde büyü güçlerini kontrol etmeyi öğrenmek amacıyla eski bir aile dostu olan ve Camelot'ta hekimlik yapan Gaius'un yanına geliyor.Camelot'a girer girmez Prens Arthur ile münakaşa eden Merlin, bir süre sonra Arthur'un kahyası olarak işe başlayınca macera başlıyor. 

Efsanelerin en güçlü büyücü Merlin ve İngilizlerin efsanevi kralı Arthur'un macerasını anlatan dizi; sizi güldürücek, hüzünlendirecek, heyecanlandıracak... Aradığınız her şeyi bulacağınıza emin olabilirsiniz. Kapleri sıcacık yapan bir dizidir kendisi. 


1- Jonothan Strange and Mr. Norrell

Evet, listemizin son filmine geldik: Jonathan Strange & Mr. Norrell. 
İzlediğim en iyi fantastik dizi diyebilirim. Gerek efektleri, gerek senaryosu ve kurgusu, gerek kostümler, karakterleri; kısacası her şeyiyle harika bir dizi.

Dizi, 19. Yüzyıl'ın başlarında Napolyon Savaşlarının devam ettiği dönemi konu alıyor ve işin içine büyüyü katıyor. Artık hiçbir büyücünün kalmadığı bu dönemde iki büyücü ortaya çıkar: Jonathan Strange ve Mr. Norrell.

Mr. Norrell, büyücü kitapları ile günlerini geçirirken, büyülü güçleri fark edilir ve kendisi zamanla başkentte değerli ve ihtiyaç duyulan biri haline gelir.

Jonathan Strange ise büyülü güçlerinden habersizdir. İkilinin yolu kesiştiğinde olacak olanlar ise, efsaneleri bile kıskandırır niteliktedir.


Evet arkadaşlar içlerinden birini gözünüze kestirip gönül rahatlığı ile izlemeye başlayabilirsiniz.
İyi seyirler.. :) 

fantastik diziler, tavsiye fantastik dizi, fantastik dizi tavsiyeleri, dizi tavsiyeleri 2016, fantastik dizi tavsiyeleri 2016, merlin tarzı diziler, aksiyon/gerilim/bilimkurgu dalında en iyi yabancı diziler

Brooklyn Nine Nine - Komedi Dizisi Tavsiye [2016]

$
0
0

Brooklyn 9-9, Fox'un başarılı sayılabilecek dizisidir. Bir bölümü 20 dakikadan oluşan dizimiz, alışıldık sitkomlardan farklı olarak bir polis merkezinde geçiyor. Birbirinden renkli ve kendilerine özgü kişilikleri ile dikkat çeken karakterleri ile izleyiciyi eğlendirmesini bilen bir dizi.
Fakat şöyle bir durum var ki, dizi de bir çok kelime oyunuyla yapılan espri mevcut. Diziyi çeviren arkadaşlar bu tür kelime oyunlarını Türkçeye uyarlamayı yeterince başarmış olsa da, İngilizce düzeyiniz düşükse veya pek fazla yabancı dizi izlememişsiniz, yani kulağınız aşina değilse; bu kısımlar size pek komik gelmeyecektir. 
Bu konu sizin için sorun olmaz diye düşünüyorum çünkü; dizi de meydana gelen trajikomik olaylar ve klasik polis dizileriyle dalga geçmeleri sizi yeterince güldürecektir.
Bir de dizi de gelenek haline gelmiş sezonluk bölümler mevcut. Mesela korku bayramında yapılan bir hırsızlık yarışı, yine her sezonda bir yapılan birimler arası(CIA-FBI gibi kuruluşların katıldığı) turnuvalar mevcut. Ve bu bölümler diziyi daha bir izlenebilir yapıyor. 


Dizimizin konusuna gelecek olursak, Brooklyn Nine-Nine dedektifi Jake, işinde başarılı olma potansiyeline sahip olmasına rağmen; oldukça sorumsuz bir arkadaştır. Ofiste veya olay yerinde; hatta bazen bir kovalamacının ortasında bile işleri batırabilmektedir. Herkesle alay eden, vurdumduymaz Jake'in bu hareketlerine göz yuman patronu kovulunca, birimi yeni bir patron gönderilir. 
Yeni gelen patron ise, oldukça ciddi ve disipline önem veren biridir. Ve geldiği ilk andan itibaren Jake'i hedef almıştır bile. 


Fragmanı izleyerek bir ön fikir edinebilirsiniz belki. 
Fakat benim tavsiyem; diziye şans vermeniz. Bir bölümü 20 dakika zaten, 1-2 bölüm izlerseniz devam etme ihtimaliniz yüksektir. 

İyi seyirler :)



komedi dizisi tavsiye, how i met your mother tarzı diziler, friends tarzı diziler, sitcom tavsiye, polisiye komedi, yabancı dizi tavsiyesi


Batman v Superman - Final fragmanı geldi! (Bir inceleyelim bakalım..)

$
0
0
Toplamda final fragmanı ile birlikte dört fragman gelmiş oldu.. Yetti mi? Saçmalama adamım! Filmi istiyoruz tabii ki de. Çekil aradan..

Bundan önce ki yazılarımızın birinde Batman v Superman filmine sponsor olan Türk Hava Yolları hakkında konuşmuş, bilgi vermiştik. (Asın bayrakları!) Turkish Airlines, Youtube kanalından birde fragman yayınlamıştı.. Yazıya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Fragmanı ilk yayınlayanlardan Movieclips Trailers kanalı fragmana birde Türkçe altyazı ekledi. Düşündürücü.. THY ile alakası var mı acaba? Geçelim.. Sağ altlarda bir yerlerde altyazı bölümüne tıklayarak Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz. Fragmanı izleyip yorumlara geçelim.De hayde!
         

Obaaaaa! Bir heyecan sardı tabi. Önce ki fragmanlarda olan her şeyi bu fragman biraz toparlamış gibi ha? Nefes kesiciydi bence. Diana hele neydi öyle ya, taş gibi hatu... Neyse, başlayalım.

Zavallı Alfred

Termal görüş.. Önce ki Batman filmlerinden bana tanıdık geliyor ama. Üstünde fazla durmayacağım. Alfred Pennywort!İlk sahnede gördüğümüz isim Wayne ailesinin uşağı (aileden biri gibi artık..) Alfred. Wayne Ailesi kalmadı artık ama Bruce Wayne'in dostu da diyebiliriz.. Bruce'un annesi ve babası öldükten önce de sonra da ona bakan isim..

Üçlü Batman serisinin Alfred'inden (Michael Caine) daha karizmatik olduğu kesin. Aksanı hoşuma gitti. E tabii Bruce'u eleştirmesi de alıştığımız bir şey. Alfred yine aynı elbette ki. Devaaaam!

Batman harikalar yaratıyor

Tek kelimeyle mükemmel. İkinci kattan yukarıya 'Süpriiiz!' diye çıkışı. Adamı havaya kaldırıp fırlatışı. Yumruklar, zıplamalar, tekmeler.. Yere yapıştırdığı adamın bacağında ki bıçakta gözümüzden kaçmıyor tabi ki. Fragmandan anladığımız kadarıyla filmde ki Batman'in dövüş sahneleri muhteşem olacak.

Ne koydu ama be!

İnsanlığın sonu

''Şimdi sizin aklınızda iki soru var. Daya..'' Yanlış replik.

Şimdi bazılarımızın aklında şu soru vardır elbet. Nedir bu Batman abimizin Superman'e karşı düşmanlığı. Bruce'un gözünden bakılırsa; Man Of Steel filminde Metropolis ve çevre şehirlerin belkide anasını ağlatan bir Superman vardı. Elbet dünyayı kurtardı ama düşmanları da getiren oydu. Kısaca onun suçuydu bu.. Bruce bunun tehlikeli olduğunu iddia ediyor. Bazılarının tanrı diye adlandırdığı kişi bu dünyayı elinde ki güç sayesinde mahvede bilir.

Tanrı ile insan, gece ile gündüz

Batmobilin, Superman'e çarpması sinek çarpması gibi bir şeydi herhalde.

Şu uzun saçları olan (aslında peruk) 'gece ile gündüz' repliğini söyleyen kişi filmimizin kötüsü Lex Luthor. Superman'in en kötü düşmanlarından biri.. Öyle olduğuna bakmayın. Şeytanın insan halidir kendisi.

Clark Kent ve Lois Lane

Clark ile Lois arasında olan aşkı hepimiz biliyoruz zaten. İkisini gördüğümüz ilk sahnede Lois'in küvetin içinde olması ve sonrasında.. Sonrası önemli değil bence. Her güçlü kahramanın arkasında bir kadın vardır öyle değil mi? Bu arada Clark, Lois'e dokundu diye Lex Luthor'a çok kızacak..

Diana (Wonderwoman)

Aman allahım! Nasıl bir kadın bu. İlk Diana'nın kim olduğunu bahsetmek istiyorum. Diana bir Amazon Kraliçesidir. Bizim dünyamızdan değil yani.. Çok güçlü, her türlü kurşunu savurabilen bir kahramanımız kendisi. Filmde Bruce ile olan yakınlaşmalarını az buz gördük. Clark & Lois aşkından çok Diana & Bruce ilişkisini de göreceğimiz kesin..

Aquaman belirtileri

Fragmanda biraz daha ilerlediğimizde suda Lois Lane'i görüyoruz ve suya kurşun saydırılıyor. Kim yapıyor bunu? Superman çok sinirlenecek, çok.. Film kadrosu açıklandığında filmde denizlerin tanrısı Aquaman'ın olacağı da belirtildi. Aquaman acaba Lois'in hayatını mı kurtaracak. İlk bu sahnede mi göreceğiz acaba onu..

Superman'e komplo


Önce Lois Lane'e saldırı şimdi de Man of Steel filminden tanıdığımız Clark'ın annesine (üvey diyelim) saldırı. Anladığımız kadarıyla annesi kafe tarzı bir yerde çalışıyor ve yine Superman'i sinirlendirmek amaçlı bir komplo düzenleniyor.. Çok sinirlenicek Süpo, çook!

''Güç masum olabilir.''

Lex Luthorçok pis şeyler peşinde. Filmde her ne kadar Batman ile Superman kavgası göreceğimizi sansak da. Lex, General Zod'un cesedinden bir şeyler alarak çok güçlü bir kötü karakter ortaya çıkartıyor. Doomsday! Kendisi baya güçlü ve kötü biri.

İşte teknoloji!

Superman'in yumruğuna karşılık veren Batman.. Sahneyi ilk gördüğümde aklıma şu replik geldi:

''Söylesene kanıyor musun? Kanayacaksın..''

Cidden Bruce sözünde duracak ve geliştirdiği teknoloji sayesinde Süpoyu fena pataklayacak. Kullandığı teknolojide Superman'i güçsüzleştiren Kriptonit taşı olduğunu düşünüyorum..

Fragmanda bitti.. 

Fragmanda göremedik ama filmde birde Ezra Miller eşliğinde The Flash karakterini göreceğiz. Dizisini izleyenler bilir.

Film 25 Mart (2016) tarihinde yayınlanacak. Eh, buh fazla bir şey kalmadı. Film gümbür gümbür geliyor. Fragmanı böyleyse filmi düşünün siz.

Veda zamanı! Filmden sonra görüşmek üzere..

Deadpool Nasıl Bir Film? (Film Yorumu ve Analizi)

$
0
0
   Şu an karşınızda 5-6 yıl önce tanışıp,3 yıldır beklediği bir filmi izlemiş ve de daha önemlisi uzun süre sonra tekrardan beklentisi ile orantılı bir film izlemiş olmanın mutluluğunu yaşayan bir yazar var ki bundan  dolayı söze nasıl girsem bilemedim...
 Evet doğru okudunuz;en sevdiğim karakterin filmi çıktı ve inceleme yazma mutluluğuna ulaştım sonunda ki bundan dolayı diğer incelemelerden farkı olarak genel bilgilere fazla  girmeyeceğim,sadece özet vereceğim .Çünkü ben bu konuda gerçekten ilgili olanlara yönelik bir yazı hazırlamak istedim yani geek ve Nerd kesim başta olmak üzere;Deadpool sevenler! Hazırsanız,başlayalım!


   "Doktorların teşhisleri sonunda kanser olduğu ortaya çıkan Wade Wilson'ın (Ryan Reynolds) bilinen tedavi yöntemleri dahilinde hayatta kalma ihtimali yoktur. Ancak Weapon X adlı bir program, onu eskisinden daha iyi hale getirme vaadinde bulunur. Wade'in üzerinde uygulanan prosedürler sonucunda yepyeni bir karakter ortaya çıkar. Alışıldık süper kahramanlara hiç benzemeyen, umursamaz, tuhaf bir espri anlayışı olan Deadpool, hayatını mahvolma noktasına getirenlerden intikam alma peşine düşecektir."(Sinemalar.com)
Durun durun.... önce beklentimi anlatayım sonra filmi övmeye başlayacağım;çünkü 3 yıl beklemenin verdiği beklentim çok çok tavanlarda değildi belki ama kabul edeyim yine de biraz uçuktu çünkü işlenecek konuyu ve karakterin özelliklerini göz önüne aldığımda işlenmesi çok zor bir karakterdi "Deadpool"....
  4.duvarı kırması ;susmayacak kadar geveze olması,kendi içinde bir başkasıyla tartışan şizofrenliği ve de edepsizliğinin tam anlamıyla beyaz perdeye aktarması çok zor olduğu için ben sürekli  "'FOX' bu filmi batırmasın " diye söyleniyordum (ki FOX da yaptığı hataların  farkına geç de olsa varıp bu filmde kendine  ara ara çok güzel laf sallamış) sonuç olarak diyebilirim ki "Görüp görebileceğimiz en iyi Deadpool''


 Bu hızlı girişten sonra her şeyi birazcık daha açalım;öncelikle filmimizin ortaya çıkmasının ana sebebi büyük Deadpool hayranı Ryan Reynolds ile başlayalım:
    Ryan Reynolds karakteri o kadar çok istedi ki istemekle kalmadı film çıksın diye uğraştı (bir söylentiye göre 2-3 yıl önce sızan o çekim sahnesini kendisi sızdırdı)  filmin yapımcısı oldu ki iyiki olmuş çünkü Deadpool gibi dopdolu bir çizgi roman karakterini Fantastik 4’lü;Wolverine gibi karakterlerin filmlerini batıran Fox’a vermek (yazar da burada fox’a sallamıştır) hatalı olurdu,olmadı tam tersine Fox’un en iyi filmlerinden biri çıktı karşımıza…
    Filme giderken beni en çok heyecanlandıran şey;4.duvarı kıracak olmasıydı.Çünkü bu; 4.duvarı aşarak seyirciyle birebir diyaloga girebilecek;gündeme ve gerçek dünyaya uygun göndermeler yapacak bir Deadpool demekti.Nitekim de öyle oldu;gerçekten tam da beklediğim şekilde bir Deadpool ile karşılaştım;”Merc With a Mouth” diyebileceğimiz kadar konuşkan ve yaptığı esprileriyle tüm salonu kahkahalara boğan bir karakter bir anda size sesleniyor ve filmi yönlendirebiliyordu.Sizi bilmem ama bu benim süper kahraman filmlerinde gördüğüm en harika şeydi.En sevdiğim karakter Deadpool olduğundan mı bilmem ama filmden hiçbir zaman beni kopartmayan her sahneyi pür dikkat izlettiren bir Deadpool vardı filmde…
    Filme giderken kafamdaki sorulardan biri de Wade Wilson'un Deadpool olmasından öncesi ve olma dönemi üzerinde çok durulacak olma ihtimaliydi fakat film bunu da Deadpool’u kullanarak inanılmaz bir şekilde size aktarmış yani her şeyi ayarında ve tadında izlemenizi sağlamış…(SPOİLERSIZ İNCELEME dememe rağmen burada çok az da olsa spoiler vermiş olabilirim ama bence sayılmaz)
   Hazır kafamdaki sorulara gelmişken;Deadpool’un bütçesinin filme olan etkisi çıkmadan önce çok konuşuluyordu ki Ryan Reynolds bir röpotajda:
"Diğer süper kahraman filmleri gibi büyük bütçelere sahip değiliz ama aslında bu daha iyi bir şey. İhtiyaçlar, parasızlıklar yaratıcılığı doğurur ve bu da bizim filmde tam yapmak istediğimiz şey."
Diyerek bir anda kafada soru işaretleri oluşturmuştu (düşük bütçe=> az efekt veya kötü efekt) fakat filmde böyle bir şey olduğunu anlamak imkansız…                          diyemem çünkü filmde herhangi bir eksiklik görmemenize rağmen arada Deadpool Fox’u  kendi yöntemleriyle saygı ile andığı için bizler de kendimizce cevabımızı vermiş olduk…
      X-Men Origins: Wolverine filmindeki Deadpool’u tabiki de saygıyla(!) anmalarını bekliyordum ve tabi ki de Deadpool bu konuda da saygıyla(!) bu eski Deadpool’u anıyor.Ayrıca Wolverine ve Deadpool arasındaki ilişki ,Hugh Jackman,Spiderman ve daha nicelerine de filmde bazen ince ince bazen de göze soka soka sataşılıyor ve bu da filme inanılmaz bir keyif katıyor.

     Özellikle filmin giriş sahnesinden de bahsetmek isterim çünkü son yıllarda gördüğüm en epik ve en eğlenceli giriş sahnesiydi;baştan o havayı hissettirdi ve devamı da aynı kalitede devam etti 
    Filmde çizgi romanlara ters olarak önüne gelene yürüyen,sapık (Death(ölüm)’e olan aşkından bahsetmiyorum) değil de  aşık olan bir Wade Wilson yani bir Deadpool görüyoruz ki bunun sebebi  de filme dökülürken izleyiciyi çekme çabası ve de Sevgililer günü için olabilir.Fakat bu tek kadına delicesine aşık Deadpool aşkını harbi harbi yaşıyor ki bu da bizim filmde bazen aksiyon filmi bazen romantık film bazen de komedi filmi tadı almamızı sağlıyor,öyle  diğer süper kahraman  filmlerindeki  gibi sadece bir film için kafadan uydurulan bir karakter olmamış ,tersine tam anlamıyla; çizgi romanda gördüğümüz Deadpool olmuş ki bu konuda da şu ana kadar çıkmış filmler arasında rahatlıkla “en iyi çizgiroman uyarlaması” diyebilirim…
    Deadpoolu böyle övmüşken;tabi ki süper kahraman filmi olduğu için (ki aslında süper kahraman da değil…) aksiyon’dan da bahsetmemiz gerek.Filmden yüksek aksiyon bekleyenlerın kolaylıkla karşılığını alacağı yakın dövüş,kılıç veya ağır silahlı sahneleri gördüğümüz bizi aksiyona doyuran bir film olmuş (Fakat ben 1-2 ekstra aksiyon da olsa hayır demezdim)
  Tüm bu yazdıklarımdan sonra  düşündüğümde filmde en çok takdir ettiğim şey ise biraz şaşırtıcı gelebilir size fakat; senaryosu gayet sıradan bir filme Deadpool’u öyle güzel yerleştirmişler ki senaryoyu düşünmenize gerek kalmıyor Deadpool size filmi izlettiriyor. Bu da senaryoyu 2.plana atmadan sizlere basit bir senaryoyla harika vakit geçirmenizi sağlıyor…
 Filme hemen hemen giden herkesin beklentisi yüksekti sebebi ise inanılmaz güzel yürütülen  Reklam ve pazarlama çalışmalarıydı.Baştan çıkan fragman fragmanı ardından 2 fragman;yayınlanan 10’a yakın TV-Spot’u,Deadpool’un testis kanseri erken teşhis çalışması filan derken film bir anda hemen hemen herkesin ilgisini çekmiş ve herkes bir anda “Deadpool” filmini beklemeye başlamıştı ki bu son günlerde Fragman’ı yorumlayan Deadpool ile sona erdiğinde hepimiz bu filme gideceğimizden neredeyse emindik.Uzun lafın kısası buradan pazarlama çalışmalarını yapan ekibi cidden tebrik ediyor ve saygıyla anıyorum…
Filmin müzikleri de en az reklamlar kadar mantıklı seçimlerdi.Bilinen ve aksiyon sahnelerinde deyim yerindeyse “gaza” getiren müziklerin seçimi oldukça doğruydu ki Deadpool buna bile laf attı gençler…
      Biraz negatif noktalardan bahsetmek gerekirse Fox olduğu için tabi X-Men karakterleri bekledik; Colossus ve Negasonic Teenage Warhead gibi 2 karakter yer almış filmde fakat bunlar tamamıyla Fox olduğu için konulduğu belli tipler olmuş yani diğer X-men filmlerine sözlerle fena yüklenmiş olsa da diğer filmlerden kimseyi görmüyor olmak biraz garip kaçmadı değil(En azından canlı kanlı bir Hugh Jackman görseydik…) 
 Ayrıca filmimizin kötü karakterleri olan  Ajax ve Angel Dust karakterleri de oldukça güzel yerleştirilmiş fakat  kötü karakterler olsa da ben Angel Dust ve Ajax’tan bir tık fazlasını bekledim;yani belki filmin güzelliğinden beklentim kendi kendine artı bilmiyorum fakat bir tık fazlası olsaydı çok çok daha  güzel  olacaktı diye düşünüyorum
 bir diğer nokta; Deadpool’un şizofrenliği’nin üzerinde durulmadığını düşünüyorum;diğer noktalar’da inanılmaz güzel ve tadında yerleştirmeler yapılsa da şizofrenlik birazcık arka planda kalmış sanırım..
 Fakat film ne kadar +15 (ben +18 sanıyordum) olsa da esprilerin bir kısmının 80 ve 90’lara yönelik olması özellikle 16-24 yaş grubunun anlamadığı esprilerin yer alması demekti fakat ben bu esprileri kaçırdım diye üzülmüyorum çünkü kesinlikle bir daha izleyeceğim ve tüm sahneleri anlayana kadar çabalayacağım  ki benim gibi siz okuyucularımın da benzer şeyler yapacağını düşünüyorum…
   Deadpool yıllardır Geek ve Nerd kültürü başta olmak üzere çoğu gençliğin heyecanla beklediği film;olabilecek en iyi şekilde işlenmiş ve beyaz perde’ye aktarılmış.Filmden çıktığınızda eleştirecek nokta bulmakta zorlanacağını,arkadaşlarınıza şu sahne bu sahne diye laf atacağınız bir film olacağından neredeyse eminim.Bir önceki yazımda demiştim;”filmde olması gerek bütünlük” diye işte bu filmde ne senaryo kusursuz ne de efektler inanılmaz ama ana karakter,çizgi roman dünyası da işin içine girince film gerçekten inanılmaz keyifli bir hal alıyor ve 109 dakika bir anda geçip bitiyor.
  Benim bu filme puanım:8.4/10 Deadpool 2’de ( Evet,After Credit sahnesi vardı,aynen 2. Film gelecek)  daha yüksek puan vereceğimi umut ederek size iyi günler diliyorum…
(Yakın zamanda After Credit Scene ile ilgili bir youtube videosu gelebilir ayrıntılar için takipte kalın!)

Deadpool hakkında izleyici yorumları, deadpool 3D mi, deadpool ne zaman vizyona giriyor, deadpool tarzı filmler, deadpool tarzı marvel yapım filmler

Lie to Me - Yabancı Dizi Tavsiyesi [2016]

$
0
0

Lie to Me, birbirinden efsane 3 sezonu ile adından oldukça söz ettirmiş bir dizidir. Ülkemizde de izlenmiş sevilmiş bir dizi olmuş olsa da, pek popüler olduğunu söyleyemeyeceğim. Bunun nedeni sezon sayısının az olması veya reklamının iyi yapılmamasından kaynaklı olabilir. Çünkü dizi kalite, akıcılık, sürükleyicilik olarak en iyi dizilerden biri. Üstelik oldukça eğitici bir dizi de. Bu diziyi sırf yalan söyleyen insanları tespit etmekte bilgi edinme amacıyla bile izleyebilirsiniz. 
Evet, yanlış okumadınız. Dizinin ilk sezonunu bitirdikten sonra insanların davranış ve mimiklerine daha fazla dikkat etmeye başlayacaksınız. Çünkü dizi bir Davranış Bilimcisi olan, yalan makinesi lakaplı Paul Ekman'ın hayatından esinlenilmiş ve dizide ki çıkarımlar tamamen bilimsel verilere ve araştırmalara dayalı. 


Dizimizin konusunu özetleyecek olursak, Dr. Cal Lightman ve ekibi; insanların doğru mu yoksa yalan mı söylediklerini tespit etmekte uzmandır. Normal insanlara, hukuk firmalarına, orduya ve hatta hükemete uzmanlıkları ile yardım etmektedirler. 

Dizimizin konusunun kısa olduğuna bakmayın, gelişen olaylar karşısında şaşkınlığa uğrayacaksınız ve şaşkınlığa uğrarken de bir çok şey öğreneceksiniz. Bir yerden sonra sizde insanların yalanlarını tespit edebilmeye başlayınca da işler daha ilginç bir hal alabilir :)
Birde dizi de Dr. Lightman karakterine can veren Tim Roth var. Kendisini tanımayanlar, Tarantino filmlerinin vazgeçilmez oyuncularından biri olduğunu bilmeyenler varsa bile; dizide ki oyunculuğunu gördükten sonra tanıyacaklardır zaten :) 

Son olarak, Sherlock, Mentalist tarzı diziler izlediyseniz ve bunlara benzer yapımlardan hoşlanıyorsanız kaçırmamalısınız :) 

İyi seyirler :) 

Sherlock tarzı dizi tavsiyesi, mentalist tarzı dizi tavsiyesi, yabancı dizi tavsiyeleri 2016, lie to me nasıl bir dizi, sürükleyici dizi tavsiyesi, polisiye dizi tavsiyesi

Jackie & Ryan Nasıl Bir Film? [Konusu,Yorumu Ve Analizi]

$
0
0

Film Hakkında

Yönetmen: Ami Canaan Man
Senaryo: Ami Canaan Man
Tür: Dram
Yıl: 2014
IMDb: 5.8
Oyuncular: Ben Barnes,Katherine Heigl

Film Konusu

Gezgin bir müzisyen olan Ryan Utah sokaklarında arkadaşıyla birlikte çalıp söylerken.Eski ünlü bir pop şarkıcısı olan Jackıe ile karşılaşır. Jackıe'nin bakışları Ryan'ı etkiler gizliden gizliye.

Aradan belirli bir zaman sonra tesadüf eseri tekrar karşılaşırlar ve ufak bir kaza Jackie ve Ryan'ı bir araya getirir. Ryan Jackıe yardım ederken kendini Jackie'nin evinde akşam yemeğinde bulur.
Çok yetenekli bir müzisyen olan ama henüz keşfedilmemiş Ryan en başından beri Jackıe'nin dikkatini çekmeyi başarmıştır.

Jackie'nin kocasından ayrılmaya çalışması ve maddi durumunun git gide kötüye gitmesi gibi sorunlar Jackıe ve Ryan arasında bir aşk'ı alevlendirir.

Yazar Yorumu

Merhaba sevgili okuyucularımız sizlerden gelen istekler üzerine çok güzel bir dram filmi ile karşınızdayım. Müziğin aşkla harmanlandığı bu filmimizde genç,yakışıklı ve çok yetenekli gezgin bir müzisyen olan Ryan'ın eski bir pop yıldızı olan güzeller güzeli Jackıe ile bir kaza sonrası tanışmasıyla başlar.

Jackıe'nin Ryan'a  nazik bir akşam yemeği daveti teklif etmesiyle olay akışı gelişir.
Filmde şunu göreceksiniz sevgili okuyucularımız insanların ortak noktaları bile aşk denen duyguyu alevlendirmeye yetiyormuş aslında.

Bunu çok yakın bir zamanda bende yaşadım ve gerçekten filmdeki kadar güzel bir duygu.
Fazla konu dışına sapmadan sizlere filmden biraz daha bahsetmek istiyorum. Normal sıradan dram filmlerinde işlenen sıkıcı aşk temasından uzak daha keyifli bir film sizleri beklemekte.

Hala soruyorum bu filmin IMDb puanı niye bu kadar düşük diye kimi insana sıradan bir film gibi gelebilir ama gerçekten filmdeki müzik tarzını seven izleyicilerimiz de benimle aynı fikirde olacaktır.
Lafı fazla uzatmadan yorumumu sonlandırıyorum kesinlikle tavsiye edebileceğim benimde tesadüfen karşıma çıkmış olan bu filmi izlemeden geçmeyin derim hepinize teşekkür eder iyi seyirler dilerim.


Videolar




Jackie ve Ryan filmi hakkında izleyici yorumları, 2016 yılının en iyi aşk filmleri, 2016 yılının en iyi dram filmi, 2016 senesinin en iyi müzikal filmleri, jackie&ryan film müzikleri

Marco Polo - Yabancı Dizi Tavsiyesi [2016]

$
0
0
                        

Merhaba arkadaşlar, yeni bir dizi tavsiyesi ile karşınızdayım. Bugün ele alacağımız dizi, Netflix'in kısa zamanda büyük bir ün kazanmış olan dizisi Marco Polo.
Öncelikle dizinin bir biyografi dizisi olduğunu hatırlatayım. Marco Polo adı çoğumuza tanıdık gelmiştir fakat bilmeyen varsa hatırlatalım:
Kendisi 1271 yılında her ikisi de tüccar olan babası ve amcası ile birlikte Çin'e seyahat ederken Moğolların yüce imparatoru Kubilay Han'la karşılaşıyor. Marco Polo'nun zekasından etkilenen Kubilan Han onu elçisi olarak yanına alıyor. Ve Marco Polo 1295 yılına kadar Kubilay Han'ın özel elçisi olarak çeşitli görevlerle Çin'in çeşitli bölgelerine yollanıyor.
Dizimiz, Marco Polo'nun bu tarihler arasında yaşamış olduğu maceralarını anlattığı 'Dünya'nın Tasviri' isimli kitabından faydalanarak; Marco Polo'nun maceralarını bizlere sunuyor.


Dizimizin tarihi açıdan da oldukça doyurucu olduğunu hatırlatmak isterim. Bir taraftan Marco Polo'nun yaşadıklarına şahit olurken, diğer taraftan Moğolların yaşam tarzına da şahit oluyoruz. Kubilay Han'ın devleti yönetirken karşılaştığı zorlukları ve bu zorlukları nasıl atlattığını görünce bazen kanınız donabilir ve zekası karşısında ise şaşkına dönebilirsiniz. Aslında biz Türk insanı için kaçmaz bir dizi. Çünkü Moğolların ve Türklerin o zaman ki gelenek, görenek ve yaşam tarzları birbirine çok yakındı.


Bunların dışında dizimizin ilk sezonu 10 bölümden oluşuyor ve Netflix bu 10 bölüm için 90 Milyon Dolar harcamış. Bölüm başına 9 Milyon Dolar demek oluyor ve bu bir dizi için devasa bir rakam. Bu yüzden dizinin kalitesinden bahsetme gereği duymuyorum ki rakamlar her şeyi anlatıyor.

Özetleyecek olursak; diziyi izleminiz sebepleriniz şunlar: Tarihimizle yakından alakalı, çok kaliteli, doyurucu dövüş ve savaş sahneleri var, oyunculuklar oldukça başarılı, gerçekçilik çizgisinden sapmadan heyecanlandırmayı başarıyor, çok para harcamışlar...

Eğer hem hoş vakit geçirmek, hem de bir şeyler öğrenmek istiyorsanız tam size göre bir dizi; Marco Polo.


yabancı dizi tavsiyesi 2016, da vinci demons tarzı diziler, savaş dizisi tavsiye, macera dizisi tavsiye, tarihi dizi tavsiye, 

Star Wars Nasıl Bir Film? Merak edilenler [Yorum Ve Analiz] 2016

$
0
0

Star Wars Serisi


Hakkında:Star Wars (Yıldız Savaşları) George Lucas'ın 1970'lerden günümüze kadar süren efsaneleşmiş bir yapıtıdır.
Yedi filmden oluşan bu bilim kurgu zincirinin ilk halkası olan.
"Star Wars" adlı film 1977'de gösterime girmiştir.
Bu filmin müthiş başarısından sonra ikinci film çekilmiş ve üçüncü filmin çekileceği haberi duyulmuş ve sevenlerini oldukça heyecanlandırmıştır.
Lucas, bunun üzerine "Star Wars" adıyla çektiği ilk filmin adını bölüm 4- Yeni bir umut olarak değiştirmiştir.
Filmdeki bölümler şöyle sıralanmıştır.

Bölüm 4: Yeni Bir Umut (1977)
Bölüm 5: İmparator (1980)
Bölüm 6: Jedi'ın Dönüşü (1983)
Bölüm 1: Gizli Tehlike (1999)
Bölüm 2: Klonların saldırısı (2002)
Bölüm 3: Sith'in İntikamı (2005)
Bölüm 7: Güç Uyanıyor (2015)

Unutulmaz Karakterler

                          Obi-Wan Kenobi



                             Darth Vader


                       Anakin Skywalker



                                Yoda



Yazar Yorumu: Öncelikle sizlere önerebileceğim dünyayı sarsan temeli 1970'li yıllara dayanan "Star Wars" efsanesi milyonlarca izleyicinin beğenisini kazanarak kendisine hayran bırakmıştır.
7 filmden oluşan bu seri her bölümünde seyircisini ekran başına kitlemiş çıkacağı haberi yıllar öncesinden haber verilen efsaneleşmiş bir bilim kurgu türüdür.
Yukarıda verdiğim sırayla izlemenizi öneririm ilk bölümleri eski ve sıkıcı gelebilir ama emin olun kaliteden ödün verilmemiştir sevgili okuyucularımız.


Kısacası lafı fazla uzatmadan 1 haftanızı ayırıp izlemenizi tavsiye ederim iyi seyirler dilerim.


Videolar





















Viewing all 159 articles
Browse latest View live