Quantcast
Channel: TiPADAM.COM - Dizi, Film Önerileri, Yorumları ve Analizi
Viewing all 159 articles
Browse latest View live

İlluminati Konulu Kitap İncelemeleri - Vol.1 ''PİYON''

$
0
0

Selamlar değerli TipAdam okucuyuları, bu sefer sizlere belli bir filmi ya da diziyi değil; gerçekten AŞIK olduğum bir kitabı, hatta benim için bir efsaneyi anlatacağım! Kitabı anlatmaya başlamadan önce şunu da belirtmeliyim ki, bu yazımı henüz kitabı okumamış olanlar da yalayıp yutmuş olanlar da büyük bir keyifle takip edebilirler. Sonuçta spoiler verme gibi bir huyum olmamakla birlikte, kişisel ''İlluminati deneyimime'' ve PİYON'un yazarı Sevgili Michael Sikkofield'e (Cemre Demirel) değinerek, yazımı ortaya karışık bir şekilde sizlere sunmayı planlıyorum.

Piyon kitabı, 2013 yılının son aylarında piyasa sürülmüş ve benim piyasaya sürülmesinden 3-4 ay sonra ''2. Basım'' ile kavuştuğum bir eserdir. Belki şu an yeni basımlar dahi yapılmıştır, o konuda bilgim yok ama şu ana kadar bitirdiğim en hızlı kitaplardan biridir desem yalan olmaz. Kitabı inanın 1.5 günde bitirdim ve bu süreçte ''sürekli müsait olamama'' durumum olmasına karşın bir türlü bırakamıyor ya da bıraksam dahi aklım orada oluyordu. Haa şu da var ki, yazarımızın benim için efsane olması ve blogunu uzun süredir takipte olmamdan kaynaklı; konusununda tamamen benim ilgi alanıma giriyor oluşu, kitabı bu derece sevmem de etkili olmuştur. Bunun yanı sıra, kitabın yaklaşık 2 günde bitmesinin bir diğer etkeni de pek tabi ''kitabı hemen bitirip de mal gibi kala kalma'' durumumu ortadan kaldırmaktı. Ve tüm çabalarıma rağmen, şimdiye kadar okuduğum en hızlı ve en özel kitap olarak kitaplığımda yerini aldı diyebilirim...

Kitabın özetini yazıp, o şekilde devam etmem belki de daha uygun olacaktır; malum ne yazar ne de konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan değerli kitap severler de bu yazıyı şu an okuyor olabilir, kimse sıkıntı yaşamadan hemen özetlemek istiyorum: Babasını çocukken kaybeden ve annesiyle; babası öldükten sonra doğru düzgün konuşmayan/konuşamayan bir gazetecidir Can Bulut. Annesiyle konuşamamasının nedenine değinmek istemiyorum, kitabın başında muhteşem bir şekilde anlatılmış zaten ve direk o hikayeyle beni içine aldı desem yeridir zaten. Velhasıl, insanların farklı düşünmesini ve çevresinde olup biten şeylere tepki vermesini isteyen bir gazetecidir ana karakterimiz. Bu gazeteci ilk önce küçük küçük yazılarla insanlara kendini tanıtmaya başlar. Daha sonra iş yerinden beklemediği terfiler vs. alır. İşler onun için çok güzel gitmektedir, tabi bu durum sadece iş hayatı için geçerlidir. Kişisel hayatı maalesef ki hiçte öyle değildir. Annesi ile küs, sayko bir hayat yaşamaktadır. 4 duvar arasında yaşamını sürdürür. Taa ki Arya denilen bir hanımefendiyle tanışıncaya kadar....

Devamı mı? 

İnanın o tanışma faslından sonra asıl olaylar başlıyor ve geri dönüşü olmayan ''muhteşem'' bir romanın içinde buluyorsunuz kendinizi. Pek tabi devamını getirmem demek spoiler hususun ırzına geçmem demektir, o yüzden devamını merak eden dostlarıma; PİYON kitabını en yakın kitap mağazasından almasını önermekteyim! :)


İlluminati oluşumuna ilgisi olan ve araştırmaktan mutluluk duyan herkese bu kitabı özellikle önermekteyim. Başladıktan sonra elinizden bırakamayacağınıza ve büyük bir keyifle sonunu getireceğinize de eminim. Şöyle de bir durum var ki, kitapta halen ufak tefek birleştirilemeyen noktalar mevcut; bu da beni ''belki imkansız da olsa'' Piyon'un devamının da çıkabileceğine inanmaya itmekte. Umarım sizde aynı düşüncelere kapılırsınız da hep bir ağızdan Sikko abimize gerekli gazı vererek 2. Piyon ile kendimizden geçebiliriz.. :) Haa şunu da belirtmek isterim; PİYON kitabı, İlluminati konulu belki de tek romandır ve diğer kitaplar genellikle gizli örgütler hakkında bilgiler vermeye dayalı yazılmıştır. Yani bir nevi makale havaları ''öğretici durumları'' söz konusudur. Kitaplığımda 8 farklı illuminati konulu kitaba sahibim ve araştırmalarım da sürekli olarak devam etmektedir; o yüzden bu konuda bana güvenebilirsiniz.

Kitabın fiyatı vs. de bana kalırsa oldukça uygun. İlluminati'ye ve gizli örgütlere ilgisi olan, şimdiye kadar en azından 3-4 aylık araştırma yapıp belli bir bilgi birikimine sahip olan herkesin okumasını ''rahatlıkla'' tavsiye edebileceğim bir kitaptır ve zaman kaybetmeden ALIN-OKUYUN diyorum.

Benden şimdilik bu kadar, yeni kitap ve yazar analizlerimle ilerleyen günlerde yine sizlerle olacağım inşallah! :)

Esen kalın...

Daredevil Karakteri ve Daredevil (Korkusuz) Dizisi Hakkında Detaylı Bilgi

$
0
0
                            

KISA BİLGİ VE FRAGMAN: 


İlk 1963 yılında Stan Lee ve Bill Everett tarafından çıkarılan Marvel karakteri dizi oluyor! Önceki yazılarımda da belirttiğim gibi dizi sektöründe Detective Comic'in (DC) çok geride olan Marvel, Daredevil projesiyle öne çıkmayı planlıyor! Bir Netflix projesi olan dizi şimdiden (2 hafta önce) yayınladığı fragman ile aksiyon severler tarafından ilgi ile izlendi :                 

                      

10 Nisan (2015)'da ilk bölümü yayınlanacak dizi fragmanından da anlaşılacağı üzere Aksiyon dolu bir dizi olacak. Çizgi romanlarda genellikle kırmızı kıyafetle görmeye alışık olduğumuz Daredevil giysisini dizide siyah olarak göreceğiz..''Peki kim bu Daredevil karakteri ?'' diye soracak olursanız;

KARAKTERİN HAYATI :

Gerçek ismi Matthew Michael (Mat) Murdock olan karakterimiz dizide tam ismiyle değil Matt Murdock olarak tanıyacağız.. ''Matt Murdock küçük yaşta Radyoaktif bir maddenin gözüne isabet etmesiyle gözlerini kaybetmiştir. Gözlerini kaybettikten sonra öbür duyu organları (...ve sonar yeteneği.) çok daha iyi çalışan Matt'in babasının bir boksör olması onu çoğu dövüş sanatını öğrenmeye teşvik etmiştir. Babası bir gün, bir mafya adamı olan Wilson Fisk tarafından öldürülür. Matt Murdock babasının ölümünden sonra büyüdüğü sokaklar olan Hells Kitchen'ı, Wilson tarafından korumak için bir kahraman olur! Büyüdüğünde bir Avukat olan Matt'in bir diğer mesleği ise bir kahraman olan Daredevil olmaktır.''


KARAKTERİN (Deredevil'in) ÖZELLİKLERİ :

Daredevil karakteri bir atlete benzeyen çevikliği, hızı, dayanıklılığı ve buna benzer özellikleri vardır. Deredevilçizgi roman da, Boks, Ninjutsu, Judo gibi Uzakdoğu dövüş tekniklerini bilmektedir.. Oldukça konsantrasyona sahip olan kahraman ayrıca adından anlaşılacağı üzere korkusuz bir kahraman! Ayrıca kendisi çok başarılı bir ceza avukatıdır..

ARTI (+) DETAY :

Görme yeteneğini kaybetmiş olan Matt Murdock'un dört tane duygusu üst düzeyde gelişmiştir. Dokunarak okuyabilmesini sağlayan bu yetenek ona mürekkebin kağıt üzerinde ki çok küçük bir değimini bile farkettirir. Hava ısısı sayesinde 1-1.5 km yakınlarında ki insan bedenlerinin farkına varan Matt, bu özelliği sayesinde gözleri olmadan bile insanları görebilir. Isı algılaması özelliği sayesinde bir insanın ölü olup olmadığını da anlayabilir. Nesneler üzerinde ki ısı sayesinde en son ne zaman dokunulduğunu bile hissedebilir.

Koku duyusu ise bir insan da ki korkuyu bile hissedebilecek kadar kuvvetlidir. Hatta bir kalabalık içinde, uzakta ki birden fazla kokuyu bile ayırt edebilir. Gelişmiş duyuları en ufak desibel farklılıklarını bile hissedebilmesine imkan verir. Ses geçirmez bir duvar arkasında ki sesleri duyabilir. Ayrıca, kalp atışlarını 6 metre öteden duymakla kalmaz, kalp atışlarının farklılığı yardımıyla kişileri tanıyabilir. Kalp atışlarındaki değişimler sayesinde birinin yalan söyleyip söylemediğini anlayabilse de, kalp cihazları yada bireyin kendini iyi derece kontrol edebilmesi yüzünden yanılabilir. Geri plandaki seslerin bir çoğunu bastırıp, engelleye bilse de beklenmedik ani yüksek sesler onu oldukça sersemletebilir, hareket halindeki kalabalıktan kaynaklanan sesler kafasını karıştırabilir.

Daredevil diğer duyularının gelişmesi yanında ''Radar Duygusu'' diye adlandırdığı bir duyu kazanmıştır. Bir teoriye göre, beyninde oluşan mutasyon sayesinde bu duyu elektromanyetik enerji yayılımına tepki vererek onun çevredeki cisimleri 360 derece 3-D haritasını çıkarabilmesine imkan verir.Söz konusu ''duyu'' mükemmel değildir ve ona cisimlerin şekilleri hakkında gerçek değil tahmini bir bilgi verir. Birbirine yakın birbirini örten cisimler kafasını karıştırabilir. Duyularını geliştiren mutasyon, onu ayrıca elektromanyetik radyasyonun diğer türlerine karşı duyarlı yapmıştır. Radyo dalgaları ve gamma dalgaları arasındaki standart ölçüdeki her çeşit elektromanyetik radyasyonu fark edip tanıyabilir.Ayrıca söz konusu radyasyonun gücünü,hatta yaydıkları radyasyon miktarına göre farklı renkleri de kestirebilir. Daredevil, oldukça yakın mesafeden insan beyninin mikro gerilim voltajını da sezme becerisine sahiptir.



EKİP :

Yönetmenliğini  Phil Abraham ve Adam Khane olmak üzere paylaşan Daredevil dizisi için ise çizgi romana çok uygun bir oyuncu kadrosu var. Charlie Fox (Matt Murdock), Geoffrey Cantor, Vincent D'Onofrio, Judith Delgado, Rosario Dawson gibi isimler ise dizide oyuncu olarak göreceğiz.

Daredevil
Filmi Hakkında :

2003 yılında yine Matt Murdock hikayesini anlatan film hiç tutulmamıştı. Ben Affleck tarafından canlandırılan filmin konusu ise hemen hemen aynıydı : 

''Matt Murdock, küçükken gözlerine radyoaktif madde dökülmesi sonucu gözlerini kaybetmiştir ama karşılığında çeviklik, diğer duyularının inanılmaz kuvvetlenmesi ve radar gibi özellikler kazanmıştır. Matt'in babası Jack profesyonel bir boksördür.Bir gün boks maçı çıkışında öldürülür ve Matt babasız kalır. Büyüyüp başarılı bir avukat olur. Aynı zamanda geceleri suçluları adalete teslim eden bir kahraman olmuştur.....''

Anahtar Kelimeler: Daredevil Dizisi, Daredevil Konusu, Daredevil Dizisi Konusu, Daredevil Hakkında, Daredevil Karakteri, Daredevil Karakteri Özellikleri, Daredevil Fragmanı, Daredevil Karakteri Ayrıntılı, Daredevil Dizisi İncelemesi, Daredevil Karakteri İncelemesi, Daredevil Kimdir?, Daredevil Efsanesi, Matt Murdock Kimdir?

Jennifer Colleney Kimdir? En İyi Filmleri ve Hayatı Hakkında Detaylı Analiz..

$
0
0
Jennifer Colleney deyince aklıma ilk olarak güzelliği gelmektedir :) Kısaca kendisini tanıdıktan sonra yer aldığı filmleri, oynadığı rolleri ve aldığı ödüllerden bahsetcem.


Yahudi Asıllı ABD'li oyuncu 12 Aralık 1970 yılında New York'ta dünyaya geldi . 

10 yaşında babasının arkadaşının tavsiyesi ile reklam ajansıyla anlaşma imzaladı . Güzelliği ile çabucak farkedilen Colleney  kısa zamanda  aranan modeller arasında yerini aldı . 
Colleney ilk olarak İngiliz korku episodunda kamera karşısına geçti  .  Duran grubunun  Union of the snake adlı şarkısının videosu dahil birçok klipte yer aldı  Çıkış filmi olarak gösterilen 1984 yapımı , Sergio Leone'nin yönetmenliğini üstlendiği filmi önce Upon A Time İn America'da  oynadı .


Filmin Konusu :  Filmin baş karakteri David Aaronson çoçukluğu , gençliği ve yaşlılığınca süre gelen olaylar anlatılmıştır . Arkadaş grubu dağılmıştır fakat bir süre sonra tekrar bir araya gelmişlerdir . Çoçukluk hayallerini gerçekleştirmek için işe koyulurlar   ayrıca  o yıllarda ABD'de ortaya çıkan olaylar  , yasaklar ve durumlar da ele alınmıştır .
Colleney bir yıl sonra ise Seven  Minutes İn Heaven  ve İtalyan korku filmleri yönetmeni Dario Argento'nun Phenonema adlı filmindeki performanslarıyla başroldeki başarısını ispatlamış oldu . 



Klasik doğaçlama ve tiyatro alanının ünlü isimleri  Harold Guskin , Roy London , Howard Fine'den dersler aldı . Bİr kaç küçük filmden sonra fantastik filmlerin ünlü yönetmeni Jim Henson'un imza attığı ve George Lucas'ın yapımcılığını üstlendiği 1986 yapımı Labyrinth filminde David Bowie  ile birlikte rol aldı . 

1988 yılında The Hot Spot  ve The Rocketeer isimli filmlerdeki gişelerde ki başarısızlığın ardından lezbiyen bi öğrenciyi canlandırdığı John Singleton'nun Hİgher Learning  adlı filmiyle bozdu . 


Konusu : 1995 yapımı romantik / dram filmidir . Film Columbus Üniversitesin'de  finans , taciz , kişisel güvenlik ve kendinden şüphe duyan , sorunları olan gençlerin bir araya gelişini anlatıyor .

2000 yılında ise Darren Aronofsky'nin yönettiği A Requeim for a Dream'da ki  (Bir Rüya için Ağıt )    Marion Silver rölüyle İndependent Spirit ödülüne layık görüldü . 


Filmin Özeti :  Selby Jr'ün romanından  2000 yılında sinemay uyarlanan  film de ; Televizyon bağımlısı bir anne ile uyuşturucu bağımlısı bir gencin hikayesi anlatılmaktadır . Annesini hayata bağlayan en sevdiği yarışma programı iken , genç adamın ise daha fazla uyuşturucudur . bu trajik hikayeyi kült filmlere imza atmış Darren Aronofsky tarafından yönetilmiştir.

2001 yılına gelindiğinde ise Colleney  , 2001 yılında ise En iyi Erkek oyuncu dalında Oscar alan Russell Crowe'la başrolü paylaştı .  Bu rölüyle 59.Altın küre ödüllerinde En iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar'ın sahibi oldu . Bu ödülün yanında ayrıca Online Fİlm Critics Society ve Southeastern Film Cricits , Golden Satellite , Broadcast Film Cricits Association , BAFTA , American Film İnstitute ödüllerinin de sahibi olmuştur .


Filmin Konusu : Josh F. Nash'in yaşam öyküsünden esinlenerek çekilen film de , paranoid şizofreninin gelişim sürecini ve evrelerini göstererek hastalığın görsel bir ifadesini sunmayı amaçlanmıştır . 

2002 yılında People Dergisinin dünyanın en güzel insan listesinde yer alan Colleney , kuantum fiziği ve felsefeye ilgi duyan , akıcı şekilde İtalyanca ve Fransızca konuşan ve Japonca bir albüm çıkaran Colleney , 2003 yılından bu yana  Akıl Oyunları filminde tanıştığı  İngiliz aktör Paul Bettany ile evlidir . Çiftin Stellan adında bir oğulları vardır ayrıca , ilk evliliğinden Kal adlı bir oğlu daha vardır.

2003 yılında ise The Hulk filmiyle karşımıza çıkmıştır.


Filmin konusu : Dahi öğrenciler tarafından çok gizli bir askeri proje test aşamasına gelmiştir . Test sırasında kaza olur ve  Banner ( Eric Bana ) gama ışıklarına maruz kalır.  yoğun ışık tarafından mutasyon geçiren Banner , sinirlendiği zaman yıkıcı güçlere sahip yeşil bir deve dönüşmektedir .  yaratığa dönüşmesi çok karmaşık ve trajik olayların yaşanmasına sebep olmaktadır . 

2003 yılının devamında ise bu sefer Andre Dubus'un 1999 yılında aynı adlı romanından uyarlanma  House of Sand Fog ( Sisler Evi ) filmiyle karşımıza çıkmıştır .  


Filmin konusu :  İran'dan Amerikaya göçen Behranin'in öyküsünü anlatan film  de , Behrani burada bir ev alıp ailesini rahatlatmak istemektedir . hayallerine kavuşsa da ortada büyük bir sorun vardır .  Ev sahibi ile arasında yaşanan sorunlar iki benzer karakterin  farklı kültürleri nedeniyle birbirlerine düşman olmanlarına neden olacaktır .

Yıllar bir bir ilerken 2006 yılında ise kariyeri açısından çok özel bir soruna değinen başrollerini Leonardo di Caprio ve Djimon Hounsou ile paylaştığı Blood Diamon ( Kanlı Elmas ) paylaşmıştır .


Film'de gazeteci Maddy Brown rolünü üstlenmiştir .  Film Afrika'da ki en büyük problemlerden sayılan çoçuk askerler sorusuna parmak basmaktadır . Ayrıca filmde Batı'nın Afrikada' ki sorunlarına karşı tutumu eleştirilmiştir . 
2006 yılının devamında ise yine büyük ilgi gören Little Children ( Tutku Oyunları ) seyirci karşısına çıkmıştır . 


Filmin Konusu : Amerika'nın bir taşra kasabasında çocuklarını parkta eğlendirmeye çalışırken dedikoduyu da elden bırakmayan ev hanımlarını tanımakla başlar , kasabada çocuk tacizinden sabıkalı Ronald da (Jackie Earle Haley ) hapishaneden çıkmış ve kasabaya gelip hakla yaşamaya başlamıştır . İllegal bir ilişkinin karşı konulamaz şekilde ilerlemesi ve bir namus timsali şeklinde tecavüzcüye karşı davranışların irdelenmesiyle film devam eder...

2014 yılında ise merakla beklenen Nuh filminde yine Russell Crowe ile başrolü paylaşmıştır . Burada Akıl Oyunları filminde olduğu gibi Russell Crowe'in eşini canlandırmıştır .


Filmin Özeti : Kabil'in soyundan gelen insanoğlu, kuşaklardır Yaradan'ın çizdiği iyilik yolundan sapmış, dünyanın tüm güzelliklerini ve nimetlerini sonuna kadar emip tüketerek yeryüzünü yaşanmaz hale getirmiştir. Dahası bir parça et için her türlü ahlaksızlık, hırsızlık, cinayet ve kaos normal hale gelmiştir. İnsanlığın bu sefil hali karşısında Nuh rüyasında, Yaradan'ın kendisini yaşanacak büyük bir tufana karşı uyardığını görür. Yaradan ondan büyük bir gemi inşa etmesini ve yeryüzünde yaşayan tüm hayvan cinslerinden bir çift almasını emreder. Bu gemi aynı zamanda ailesinin de tek kurtuluşu olacaktır. Tufanın yaklaşmakta olduğunu öğrenen sapkın insanoğlu ise geminin içine girmek için Nuh'a karşı saldırıya geçecektir....

--------------
Jennifer Colleney'in  Yer aldığı filmler : 
1984 - Once Upon a Time in America
1984  - Phenomena
1985 - Seven Minutes in Heaven
1986 - Labyrinth
1988  - Ballet
1988  - Some Girls
1990 - The Hot Spot
1991 - Career Opportunities
1991  - The Rocketeer
1992 - The Heart of Justice
1994 - Of Love and Shadows
1995 - Higher Learning
1996  - Mulholland Falls
1996  - Far Harbor
1997 -  İnventing the Abbotts
2000  - Waking the Dead
2000 -  Requiem for a Dream
2000 -  Pollock 
2001 - A Beautiful Mind
2003 - Hulk 
2003 - House of sand Fog
2005 - Dark Water 
2006 - Little Children
2006 - Blood Diamond 
2007 - Reservation Road 
2008 - The day the Eart Stood Still
2009 - He's Just Not That Into You 
2009 - 9 
2009 - Creation 
2010 - What's Wrong with Virginia 
2011 - The Dilemma
2013 - Writers 
2014 - Nuh
-----------------------------------------------------
Oyunculuğu ve güzelliği ile insanları etkileyen Colleney'i anlatmaya çalıştım .

İyi Okumalar :)

The Theory of Everything (2014) Film Yorumu ve Biyografik Film Önerisi

$
0
0
  Stephen Hawking'in ilk eşi Jane Hawking'in kitabından uyarlanan, aynı zamanda birçok dalda Oscar'a aday olarak gösterilen ve önümüzdeki hafta ülkemizde de vizyona girecek olan The Theory of Everything filminden bahsedeceğiz bugün.



  Film, Stephen Hawking'in Cambridge University'deki günlerinden başlayıp neredeyse günümüze kadar olan yaşamını konu ediniyor. Esasen filmin türü dram olduğu için ve Jane Hawking'in kitabından uyarlandığı için, Stephen Hawking'in bilimsel çalışmalarına filmde biraz daha az yer verilmiş. 


  Stephen Hawking'in hayatına baktığımız zaman onun 20'li yaşlarda acı bir şekilde ALS hastalığına yakalandığını görüyoruz. Aslında filmin ortalarına bile gelmeden bize yansıtılan bu gerçek filmdeki duygu yoğunluğunu bir hayli artırıyor. Jane'in hastalığı bilmesine rağmen herşeyi göze alarak Stephen'la evlenmek istemesi ve zorluklarla, fedakarlıklarla geçen evlilikleri filmin ana temasını oluşturuyor.


  İnternette okuduğum genel yorumlarda bazı kesimlerin filmi 'yetersiz' bulduğunu gördüm. Filmde Stephen Hawking'in bilime yaptığı katkılara sınırlı yer veriliyor, bu doğru. Fakat filmin adı 'Stephen Hawking'in Yaşamı' veya vaat edilen konu Stephen Hawking'in bilime katkıları değil. Filmin genellikle Hawking'in evliliğini, duygusal ve bilinmeyen yönlerini konu aldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Kaldı ki filmin afişine baktığınızda da Jane ve Stephen'ın el ele olan fotoğrafını görebilir; filmin ağırlıklı olarak onların ilişkilerine yönelik olduğu çıkarımını yapabilirsiniz. Ayrıca tüm hayatını bilime adamış ve fizik alanında çok büyük başarılara imza atmış birinin çalışmaları böyle bir filme de zaten sığdırılamazdı, bir şekilde tümü yansıtılsa da film bu kadar ilgi çekici olmazdı diye düşünüyorum.


  Film hakkındaki yorumlarıma geçecek olursam, ilk söyleyeceğim şey Eddie Redmayne'in büyüleyici performansı olacak. Stephen Hawking rolünü başarıyla kotaran Redmayne, çoğu sahnede bize "Bu bölümde Hawking'in kendisi oynamış olmalı" diye düşündürüyor. Özellikle ALS hastalığının geçiş aşamalarını ve Hawking'in karmaşık iç dünyasını bize yansıtmakta çok çok başarılı olan aktörün filmin bu denli güzel olmasındaki payının çok büyük olduğunu düşünüyorum. Belki de Eddie Redmayne yerine başka bir oyuncu tercih edilse bu film bu kadar içimize işlemezdi. Bu yüzden "En İyi Erkek Oyuncu" oscarını kesinlikle hakettiğini düşünüyorum.


  Filmde en sevdiğim şey, umut ve kararlılık gibi iki baskın duygunun gözümüze sokulmadan çok ince dokunuşlarla bize dibine kadar hissettirilmesi oldu. Oyuncuların rollerini layığıyla yerine getirmeleri bunun en önemli etkeni belki de. Fakat elbette filmin eleştirilecek noktaları da vardı. Her ne kadar film bize geniş bir yelpazede bilimsel bakış açısı vaat etmiyor ve sunmuyor olsa da; Stephen'ın hayatındaki başarı basamaklarını daha net görebilmemiz ve olaylar arasında bağlantı kurabilmemiz için daha çok veriye ihtiyaç vardı bence. Örneğin; Stephen Hawking bir anda dünya çapında ünlü oldu, uluslararası bilim programlarına ve törenlerine katıldı. Bu aşamalar bize hissetirilmedi, şahsen ben 'Ne ara bu kadar ünlü oldu yahu?' dedim. Yani filmde duygular yoğun bir şekilde verilmeye çalışılırken, senaryoda bazı şeyler gözardı edilmiş. Belki de bu yönetmenin bilinçli bir tercihidir, filmdeki boşlukları hayalgücümüzle doldurmamızı istemiştir. Fakat ben biyografik filmlerde bu durumu sevmediğim için bunu sizlere olumsuz bir görüş olarak sundum.


  Özetleyecek olursam; Einstein’dan bu yana dünyaya gelen en parlak teorik fizikçi olarak kabul edilen bir bilim dehasının hayatının bilinmeyen noktaları hakkında özel bilgiler edinmek, onun verdiği psikolojik ve fiziksel savaşa sinema ekranından da olsa tanıklık etmek inanılmaz keyifliydi. Stephen Hawking hakkında bilmediğim birçok şey öğrendim; akıcı ve duygu yüklü, müthiş oyunculuklarla bezeli güzel bir film izlemiş oldum. Özellikle biyografik film izlemeyi sevenlere kesinlikle tavsiyemdir.


anahtar kelimeler : stephen hawking, stephen hawkingin hayatı, the theory of eveything, the theory of everything filmi nasıl, dram, dram filmi, dram filmi önerisi, biyografi filmi, biyografi filmi önerisi, biyografik film, biyografik film önerisi, oscar, oscar ödülleri, oscar adayları 2015, eddie redmayne, fizik konulu filmler, vizyondaki filmler, vizyona girecek filmler

Khaled Hosseini Kimdir? Kitapları Üzerine Detaylı Analiz..

$
0
0
Birçoğumuzun okuduğu kitaplar olan  ' Uçurtma Avcısı , Bir Muhteşem Güneş ve Ve Dağlar Yankılandığın da ' insanın içine dokunan , elimizden bırakamadığımız kitaplardır . 


Kısa'ca yazarımızı tanıttıktan sonra kitapların analizini yapmaya çalışacağız :) 
Khaled Hosseini , Türkçe'de Halit Hüseyni anlamına gelmektedir  . 1965 yılınd Kabil de dünya'ya gelen yazar çoçukluğu Afganistan iç sıkıntılar yaşadığı döneme denk gelmiştir . İlk olarak babasının görevi dolayısıyla İran'a giden  aile daha sonra baba'nın Paris'te iş bulmasıyla Paris'e yerlemiştir . 1980 yılına gelindiğinde ise aile ABD'den siyasi sığınma hakkı kazanıp , Kaliforniya'ya yerleşmiştir . 


1984 yılında İndependence High Scholl Lisesi'bi bitirdikten sonra Santa Clara üniversitesi Biyoloji bölümünüe bitirip akabinin de ertesi sene Kaliforniya Üniversitesi Tıp  Bölümüne başlamıştır . 1993 yılında cerrah olan Hüseyni, dahili cerrahideki ihtisasını 1996 yılında Los Angeles'taki Cedars-Sinai Medical Center'da tamamlamıştır



2001 yılında mart ayında doktorluğu devam ederken ilk romanı Uçurtma avcısı kitabını yazmaya başladı . 2003 yılında ise Riverhead Books tarafından yayınlandı . İlk kitabında müthiş başarı yakalayan yazar uluslararası çok satanlar listesine  ve New York Times en çok satanlar listesinde yer almıştır .



Kitap'ta dostluğu , birini yürekten sevmenin verdiği huzuru , gösterilen sevginin karşılıksız oluşunu görüyoruz .  Ana karakter olan Emir ve Hasan , aynı evde büyüyen çok iyi arkadaş olan iki süt kardeştir .   Emir evin sahibi'nin oğludur Hasan ise evin Hizmetlisinin oğludur , Emir ve Hasan iki çok yakın arkadaştır fakat Emir bunu Hasana itiraf edemektedir . Bir gün yaşanan olaydan sonra vicdan azabı duyan emir , olaydan sonra Hasan'ın yüzüne bakamaz . Bu yüzden dolayı Hasan'a bir tuzak kurar ve evden gitmesini sağlar .  Olayların başladığı dönem'de Sovyet işgali başlar , Emir ve babası ise herşeylerini kaybederler .  Yıllar sonra gelen telefon ile Hasan'ın tehlike de olduğunu öğrenen Emir , vicdanını rahatlatma fırsatı bulan Emir Amerika'da ki hayatını bırakıp Afganistan'a döner . Fakat Emir'i bir süpriz beklemektedir .


Khaled Hosseini büyüdüğü ortamı kitaplarına yansıtmayı iyi bi şekilde başaran bir yazardır . Uçurtma Avcısında olduğu gibi bu kitapta da Savaş'ın insan hayatını nasıl değiştireceğini başarılı bir şekilde anlatmış ve yine büyük bir başarı elde etmiştir.
Roman'da bu sefer ana karakterde iki bayan karakter Meryem ve Leyla vardır . Meryem hayata 1-0 geride başlayanlardandır, evlilik dışı birlikteliğin bir ürünü olduğundan kimse tarafından istenilmez . Annesi ile birlikte dışlanmış bir hayat sürdürmektedirler . Bir gün babasının kapısına dayanır fakat kabul edilmez eve döndüğünde ise acı süpriz onu beklemektedir . Kalacak yeri olmadığından baba evine dönen Meryem , ev halkı tarafından istenmemektedir , Raşit ile evledirilir ve Meryem'in hayatı çilelerle devam etmektedir .İlk başta iyi giden ilişki Meryem'in Raşit bir erkek evladı verememesi üzerine bozulmaya başlar . Leyle ise Meryemin komşusudur ve yolları bu şekilde kesişir .  Savaş nedeniyle iki evladını kaybeden Leyla'nın babası şehri terketmeye karar verir fakat taşınmanın arifesinde eve gelen bomba ile eşi ile hayatını kaybeder , kimsesiz kalan Leyla ise komşularında kalmaya devam komşuları ise Meryem ve Raşit'tir . Erkek evlat aşkı ile tutuşan Raşit ise geçen zaman zarfında bunu fırsat olarak kullanmak ister ve nikahsız bir kadını evinde tutamıyacağını söyleyerek zorla Leyla ile evlidir .  Leyla'nı kalbinde ise Tarık adlı bir genç vardır fakat Raşit Leyla'ya Tarığın öldüğünü söyler , Tarığın ölümü ile şoka uğrayan Leyla kaderini kabul etmek zorunda kalır . Başlarda sorun yaşayan Meryem ve Leyla ilerleyen dönemlerde ana-kız gibi olurlar . Leyla'nın önce bir kızı daha sonra ise bir oğlu olur .  Yıllar sonra  savaştan geri dönen Tarık'tan gerçeği öğrenen Leyla herşeyi tarığa anlatır , fakat Raşit bunu öğrenip Leyla'yı ölesiyle döver  , sonrasın da gelişen olaylar ise insanı derinden etkilemektedir .


Bizi biz yapan değerler üzerinde düşündüren ,  büyüleyici bir roman .  İlk iki roman'ı ile adından sıkça söz ettiren yazar bu romanı ile de geleneği devam ettirme peşinde . Yeni romanında ise iki kardeşin  Abdullah ile Perinin öyküsünü bize anlatıyor .

Abdullah ve Peri yoksul bir ailenin çoçuklarıydı fakat birbirlerine çok bağlı oldukları için çok mutluydular  . Perinin doğumu sırasında annesi hayatını kaybeder  , bunun üzerine babası yeni bir evlilik yapar . Yeni evlendiği Pervanin abisinin çalıştığı konaktan iş alan baba Abdullah ile Peri'yi yanına alarak yola koyulur . Geri dönerken ise Baba Periyi aile'ye evlatlık olarak verir . Peri'nin ailesi ile görüşmesi yasaklanır  , dahası öz dayısının akraba izi yasaklanır ve dayısı artık onun için hizmetkardan başkası değildir . Yeni babasının  hastalanması üzerine Paris'e giden Peri ailenin kendisi ile ilgilenmemesi üzerine kendini derslerine verir ve zamanla geçmişe dair izleri silinmeye başlar . Genç kız olduğu zamanda annesini bir trafik kazasıında kaybeden peri ,  annesinin eşyalarını karıştırken bir belge bulur . Bulduğu belge ile şok geçiren Peri geçmişini araştırmaya başlamak ister fakat kendisinin hamile olduğunu öğrenir . Olanları erteler fakat çoçuklar nedeniyle de geçmişini araştırmaya vakit bulamaz . Günün birinde bir telefon alan Peri  hizmetkar olarak bildiği Nebi dayısından bir mektup kaldığını öğrenir . Mektubu okuduğunda herşeyi öğrenen Peri , bir abisi olduğunu öğrenir ve onu bulmak için Afganistana geri döner .  Abdullah ise Peri'yi sürekli aramıştır fakat izine ulaşamamıştır . İlerleyen zamanda evlenen Abdullahın bir kız evladı olmuştur ve adını Peri koymuştur . Peri , Abdullah bulduğunda , Abdullah perişan haldedir . Abdullahın eşyalarını karıştırken Abdullah'ın Peri'ye bıraktığı notu bulurlar  . Not 'da Periye duyulan özlem bulunmaktadır .

-----------------

Baba  vefatı üzerine ona duyduğu özlemi 3 roman'da da Baba karakterinin baskınlığı ile bize yansıtmıştır yazar .  İşlediği konular ile bizlerin içini ısıtan yazar büyük bir övgüyü haketmektedir.

Okumayanlara tavsiyem olarak yakınlarınızdan veya en yakın kitapçıdan bu romanları bulup okumanız  , pişman olmuyacağınızın garantisini verebilirim :) 

İyi Okumalar .

Bir Efsaneyi Daha Kaybettik!

$
0
0
Sanırım aranızda Mr. Spock'ı bilmeyen yoktur. Daha doğrusu bu karaktere hayat veren Leonard Nimoy desek daha doğru olur. Star Trek (Uzay Yolu) adlı seriye hayat veren Nimoy (Mr. Spock) maalesef hayatını kaybetti.


 Kronik Obstrüktif Akciğer hastalığı ile hastaneye kaldırılan Nimoy'un yaşlı bedeni daha fazla maalesef dayanamayıp, evrenin o sessiz ve karanlığı içerisinde aramızdan ayrıldı.

 Başarılı karakter canlandırması ile akıllara kazınan Spock artık daha bir ölümsüz. Huzur içinde uyu Nimoy...

Anahtar Kelimeler; Mr. Spock hayatını kaybetti, Star Trek, Uzay Yolu, Leonard Nimoy

Aşk Yeniden Fragman Ve Haberleri

$
0
0
Fox TV'nin yeni dizisi Aşk Yeniden özenli yapımı, sağlam senaryosu ve uyumlu oyuncu kadrosu ile özlediğimiz romantik komediyi ekrana taşıyor. İyi oyunculuklara sürükleyici bir senaryo ve özenli bir yönetim de eklenince ortaya oldukça iddialı bir yapım çıkıyor. Haberimizde Aşk Yeniden Fragmanı ve haberlerini bulabileceğiniz bir siteyi tanıtmak istiyoruz.

Aşkla komediyi başarıyla harmanlayan Aşk Yeniden emeğinin karşılığı yüksek izlenme oranlarıyla aldı. AB grubuna direk zirveden giriş yapan dizi Totalde ciddi rakiplerini geride bırakarak 2. olmayı başardı. İlk bölümüyle büyük beğeni kazanan dizi böylece kısa sürede önemli bir seyirci kitlesi edindi. Yakın gelecekte fenomen olacağı kesin olan Aşk Yeniden dizisinin konusu, oyuncuları ve fragmanı hakkında bilgiyi makalemizde bulabilirsiniz.


Fox ekranlarının iddialı dizisinde Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy başrolde bulunuyor. Oldukça uyumlu olan başarılı oyunculara Tülin Oral, Tamer Levent, Lale Başar ve Didem Soydan gibi ünlü oyuncular eşlik ediyor. Oyunculara baktığımızda senaryo ve çekimler gibi oyuncu kadrosunun da özenle oluşturulduğunu görüyoruz.

Dizide Zeynep karakteri sevdiği adamın peşinden Amerika'ya gitmiş ve bir çocuk sahibi olmuştur. Ancak sevdiği adam özgürlüğüne düşkündür ve sorumluluk almaktan çok uzaktır. Böylece Zeynep büyük bir hayal kırıklığı ve sorunla başbaşa kalır. Yapabileceği tek şey Türkiye'ye ailesinin yanına dönmektir ama yaşadıklarını ve çocuğu ailesine nasıl izah edeceğini bilemektedir. Fatih eğitimini tamamlamak üzere Amerika'dadır ancak onun da ülkemize dönme vakti gelmiştir. Fatih'in sorunu ise memnun olmadığı hayatını değiştirmesinin oldukça zor görünmesi ve hiç istemediği biriyle evlendirilme riskidir. İki gencin yolu dönüş yolundaki uçakta kavga ederken kesişir. Havaalanındayken sorunlarını çözebilecek bir yol bulurlar. Fatih Zeynep'e evlenme teklif eder. Bu aslında ailelerini kandırmaya yönelik bir oyundur. Zeynep bu yolla çocuğuna bir baba bulurken, Fatih de hiç istemediği bir evlilikten bu yolla kurtulacaktır. Elbette bu oyunun ailelere kabul ettirilmesi ve sürdürülmesi kolay olmayacaktır.

Dizinin ilginç senaryosunda aşkla birlikte bolca mizah unsurları yer almakta ve bu da izleyicilere keyifli zamanlar geçirtmektedir. Tüm dizilerde olduğu gibi Aşk Yeniden dizisinde de bolca merak unsuru vardır. Yeni bir dizi olmasına rağmen sonraki bölümde yaşanacak olaylar izleyenler tarafından merak edilmektedir. Bölüm özetleri ve Aşk Yeniden Fragman yeni bölümü heyecanla bekleyenler için ilaç gibi gelebilir.

Aşk Yeniden Fragmanı izlemek için tıklayınız.

Birdman veya (Cahilliğin Umulmayan Erdemi) Nasıl Bir Film? Detaylı İnceleme..

$
0
0
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bu film gerçek anlamda sinema kültürüne sahip her bireyin ayakta alkışlayacağı ve konunun işleyişinden tutun çekim tekniklerine hatta diyaloglara kadar her şey kusursuzdu diyebilirim. Evet, herkesin beğenebileceği bir film değil ama şunu da lütfen es geçmeyin; Tiyatro kavramını bilmeyen ya da bu sanattan haz almayan bireylerin, böyle muhteşem bir filme bok atmaya kalkması da gerçekten ''ülkemiz adına'' utanılacak bir durumdur.


Filmi incelemeden önce, film hakkında yorumlar yapan ve filmi beğenen herkesi ''çok bilmişlikle'' suçlayan bu arkadaşlara bir kaç şey söylemek istiyorum. Her izlediğiniz filmde illaki aksiyon, macera ya da fantastik bir kurgu olacak diye bir şey yok. Haa bizim ülkemizde daha çok 'Recep İvedik' tarzı filmler efsane olur gerçi, o yüzden komediyi de bu duruma katmam mümkün ama neyse; bir de o tarz diyaloglara girip daha da gergin bir durum oluşturmak istemiyorum. Bu filmi beğenmeyen, hatta ''20. dakikada sinemadan çıktık, ne rezil bir filmdi ya lanet olsun!''şeklinde tepkiler veren bireyler; sinema kültürlü hakkında 'özür dileyerek söylüyorum ama' gerçekten hiçbir şey bilmeyen tiplerdir. Bunu nasıl mı bu kadar rahat dile getirebiliyorum? Hemen söyleyeyim pek tabi. 

Hatay'ın merkezinde (Antakya) yaşamama rağmen, film ilk olarak 3 sinemadan 1'inde ve TEK seans olarak gösterime girdi. O da kaç biliyor musunuz? Akşam 22:00. Neden peki? Çünkü ülkemizdeki sinemacıların dahi bu kültüre yabancı olduğu bir toplumda yaşıyoruz! Her şeyi ticaret olarak algılayan ve nasıl daha çok para kazanırım mantığıyla yaklaşan bu insanlar, sadece kendi toplumunu yobazlaştırmayı başarmaktadır; kimse kusura bakmasın. Haa diyeceksiniz ''Birdman analizinden nasıl buralara geldin'', merak etmeyin sadece lafım bu film için geçerli değil. Enigma ve Her Şeyin Teorisi dahi birçok şehirde ya vizyona girmedi ya da zar zor 1'er seansla geçiştirildi. Ama Recep İvedik - Yav He He - Çılgın Dersane 4 gibi abuk sabuk filmler 10-15 seansla gözümüze gözümüze sokulup aylarca da vizyonda tutuldu. Neyse sinemadan anlayan kesim illaki bunların farkına varıyordur ve ileride gerekli tedbirlerin alınmasını da MUHAKKAK Kİ başaracaklardır!


Gelelim BİRDMAN filminin daha detaylı analizine..

Evet, filmin büyük çoğunluğu tiyatro sahnesinde geçmekte. Hatta filmin tamamı tiyatro binasında sürdürülmüş desek yeridir ancak doğrusu da budur çünkü filmde tamamıyla gerçek bir sanat ve bunun insanlarda bıraktığı etkiler/gelişimler anlatılmaktadır. İlk olarak filmden birkaç kesit/diyalogla sizi hem olaya sokup hemde bu YERSİZ eleştiri yapan arkadaşlara 'film üzerinden' güzel göndermeler de bulunalım: ''Bu eleştiride tekniğe dair bir şey yok, planlamaya dair bir şey yok, niyete dair bir şey yok. Sadece oyunu karaladığın o kıytırık eleştiriler var. Bunları yazıyorsun ve işin en acı tarafı da bunlar için en ufak bedel ödemiyorsun! Bense o sahneye çıkarak her şeyimi riske atıyorum. Sense hiç bir şeyini riske atmıyorsun; hiçbir şeyini, HİÇ BİR ŞEYİNİ!!!''

Hemen üstteki paragrafın sonunda verdiğim diyalog ana karakterimiz Michael Keaton (Birdman) ile ülkenin en ünlü eleştirmeni arasında geçmekte. Gerçek anlamda egolara sahip ve Times Gazetesi'nde yazmakta olan bu hanımefendi, AÇIK bir şekilde ''senin tiyatron umurumda değil, nasıl bir performans sergilersen sergile SENİ BİTİREN bir yazı yazacağım'' diyor ve devamında da böyle bir konuşma yaşanıyor. Ne kadar ironik bir durum değil mi :) Twitter'da ya da diğer birçok platformda kendini film eleştirmeni sanan, filmi anlayacak kapasitesi olmadığı için yorumlarında bu filmi yerden yere vuran kullanıcılar gibi değil mi aynı? Filmdeki eleştirmenimiz ve siz değerli eleştirmenler (!) Michael Keaton'un bu rolde olması da komik bir durum aslında, eskiden Batman'dı, ünlüydü ve insanlar onunla fotoğraf çektirmek için kuyruklara girerlerdi. Günümüzdeyse animasyon seslendirirken bir yandan da bir çok filmde yan oyuncu rolünde görüyoruz kendisini. İgnarritu bu rol için tam istediği adamı bulmuş diyebilirim. Sanki yıllardır bu rolü beklermişçesine harika bir performans ortaya koymuş. Film bir çok açıdan insanları ikiye bölmüş durumda; kimisine göre etkileyici ve başyapıt olarak adlandırılırken (şahsen bana göre öyle) kimi insanlara göre sıradan ya da saçma bir film ... 3 Hafta boyunca en çok izlenen filmde Yapışık Kardeşler'in durduğu bir ülkede, Birdman'ın sinema salonlarının hepsini etkileyecek bir film olmasını beklememizde acı bir durum zaten. Film içinde halüsinasyon olayı çok iyi bir şekilde işlenmiş ve bir tarz kara-mizah etkisi yaratmış. Kimi zaman sizi şaşırtırken, kimi zamanda üzen bir film. Edward Norton kelimenin tam anlamıyla harikaydı . J.K Simmons gibi bir üstat olmasaydı bu sene kesinlikle En iyi ''yardımcı erkek oyuncu''ödülünü alırdı. Emma Stone her zaman olduğu gibi çekici, etkileyici ve samimi..


Sizi filme çekecek sebeplerden birisi de, binanın çatısında Edward ve Emma'nın o samimi diyalogları olacaktır. Şahsen benim en sevdiğim sahnelerden biriydi, sürekli gülümsememi sağlıyordu.. :) Finali de insana bir nevi tebessüm ettiriyor diyebiliriz. Ayrıca filmdeki iç seslerin ve sürekli değişen/ritmik artış gösteren bateri sesinin bizlere verdiği heyecanı kelimelerle tarif etmek mümkün değil. Senenin izlenmesi gereken, ağır filmlerinden bir tanesi kii herkesin anlamasını da beklemeyin. Olumsuz yorumlara bakarak izlemekten vazgeçmeyin derim!

Oscar'ı da fazlasıyla hak ettiklerini düşünerek, 10 üzerinden 8.5 verdiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Kesinlikle ''alanında'' yılın en iyisi!

- Yazıda alıntı yapılan yorum kısmı da 'zaten' bana aittir, bazı platformlarda popüler yorum olması sizleri heyecanlandırmasın lütfen ;) ek olarak belirtmek istedim.


Anahtar Kelimeler: Birdman filmi hakkında her şey, 2014 oscar adayı film yazıları, oscar 2015 en iyi film ödülünü alan filmin inceleme yazıları, 2014 oscar en iyi film ödülünü alan birdman filmi, birdman filmi hakkında blog yazıları, birdman hakkında eleştiri yazıları, birdman filminin fragmanı ve detaylı analizi

Yılmaz Erdoğan Kimdir ? Fimleri , Kitapları Nelerdir ?

$
0
0
                                                                       YILMAZ ERDOĞAN

Ülkemizde yaptığı işlerle bizlere kendisini sevdiren Yılmaz Erdoğan son olarak Avustralya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü ile bizlere büyük bir gurur yaşatmıştır . 

Çoçukluğu Ankara Aydınlıkevlerde geçen Yılmaz Aydınlıkevler lisesini tamamladıktan sonra İstanbula gelmiştir . 

Senaryosunu ve hikayesini yazdığı Bir Demet Tiyatro adlı dizideki ,' Mükremin  ' karakteri ile tanınırlığını büyük ölçüde artırmıştır . 1994 yılında ise Necati Akpınar ile BKM ( Beşiktaş Kültür Merkezini ) kurmuştur .



Uğraştığı bir çok dal da başarılı eseler veren Erdoğan Yönetmenlik , Oyunculuk , Tv Dizisi , Tiyatro , Kitap  alanlarıyla ilgilenmektedir . 

Yönetmenlik Alanında  ilk deneyimi 2001 yılında hem yazıp oynadığı hem de yönettiği Vizentole isimli ilk uzun metraj filmi olmuştur  . Bu film Türk Sinemasında kült filmlerden biridir . 



Filmin Konusu : Film Van'ın Gevaş ilçesine Televizyonun gelmesini anlatıyor . Hayatlarında ilk defa televizyon görecek olan halk televizyonun  nasıl birşey olduğunu merak etmektedir . Şehir Herşeyin en son ulaştığı yerdir .  Devlet tarafından sürgün edilen görevliler televizyonu kurar fakat çalıştıramaz , Belediye başkanı ise köyün delisi olarak bilinen Nazmi'den yardım ister .  Yoğun uğraşlar sonucunda film tesadüf olarak çalışır fakat alınan kötü haber sonucunda olan televizyona olur . 

2004 yılına gelindiğinde ise Vizontele filminin devamı olan Vizontele Tuuba filmi çekilmiştir . Senaryosu ve yönetmenliği yine Erdoğan'a aittir. 


Filmin Konusu : Vizontele filminde yaşanan olayların üzerinden altı sene geçmiştir .Ülke 1980  ve sonrası yaşanan olaylardan haberdar değildir . Batı'dan gelen öğretmen beraberin de birçok şeyi de getirecektir . Gelen öğretmenin kızı olan Tuba ise köyden emir ile duygusal yakınlık kuracaktır.  Televizyonun getirdiklerini zor sindiren halk , Batı'dan gelen öğretmenin getirdikleri karşısında neler yapabilecetir ? ilk filmde yaşanan başarının devamı bu filmde de gelmiştir . 

2005 Yılında ise Organize İşler filminin senaryosu , oyunculuğu ve yönetmenliği ile karşımıza çıkmıştır .


Filmin konusu : İstanbul  Suçlarla dolu, karmaşık bir şehirdir . Şuçlular  ve masumlar dirsek temasında, birbirlerine uyumlu bir tavırla hayatlarını idame ettirmektedirler. Süpermen kostümü giyip hayatını kazanmaya çalışan sıradan bir adam kendisini bir anda suç dünyasının göbeğinde bulacaktır. Suç dünyasının tam ortasında bir masuma aşık olacak, kendisi dahil herkesin kafasını karıştıracak ve bir şekilde hayatta kalmaya çabalayacaktır. İstanbul’da masumlar, suçlular ve ‘daha’ suçlular vardır. 

2009 yılında ise bkm oyuncuları çoğunlukta olmak üzere Cezmi Baskın , Erdal Tosun ve Rıza akın gibi oyuncularla filmi  paylaşmıştır . 



Filmin Konusu : Film'de ne olduğunu bilmeyen bir Noel Baba'nın hikayesini anlatmaktadır . Film'de Rıza Şenyurt karakterini canlandıran Erdoğan , etliye sütlüye karışmayan yurdum insanıdır .  Kimsenin ne yaptığına karışmaz kendi yağında kavrulur . Büyük bir Avm' de Noel Baba olarak part time çalışmaktadır  fakat rolünü üstlendiği adamı tanımamaktadır . Ülkenin arka sokaklarında yaşayan bu adam hem komik hem de hüzünlü bir yolculuğa çıkmaktadır .


2010 yılında yine Bkm ekibi oyuncuları ile yer  aldığı  Çok Film Hareketler bunlar filmi ile izleyicinin karşısına çıkmıştır .


Filmin konusu : Yaz tatilinde sadece aşkın peşinde olanlar, tatile gidemeyip evde sivrisineklerle savaşanlar, sadece günübirlikçi olarak denizle buluşanlar, yazı mezuniyet balosu ile karşılamak için önce mahalleliyle uğraşanlar, yaz tatilinin en güzel hediyesi bisikletin değerini bilemeyenler, tatile uçakla gidenlerle tatili bitip okula dönerken hala ayakları yerden kesilenler, hepimizin, hepinizin yaz hikayeleri bu filmde ..

2011 yılında ise ; Ülkemizin Sinema alanında önemli isimlerinden biri olan Nuri Bile Ceylan'ın senaryosunu yazıp ve yönettiği bir zamanlar Anadolu'da filmindeki oyunculuğu ile karşımıza çıkmıştır Erdoğan .


Fimin konusu : bir doktor ile cinayet soruşturması yürüten bir savcının 12 saatlik gerilimli hikayesini konu almaktadır .Yolların tek düzeliği ve kasabanın insana yeni bir şey sunmamasının sıradanlığını fona alan Bir Zamanlar Anadolu'da adıyla da klasiklere gönderme taşıyor. Bu sene Cannes'da Altın Palmiye için yarışan film, Nuri Bilge Ceylan'a Uzak ve Üç Maymun zaferlerinden sonra Cannes'da Büyük Jüri Ödülü'nü de kazandırdı.

2012 yılında ise Başrollerini  Monica Bellucci, Behruz Vüsuki, , Caner Cindoruk, Beren Saat, Belçim Bilgin, Arash Labaf ve Ali Pourtash  ile paylaştığı Gergedan mevsimi vardır . 


Konusu : Film İranlı Kürt Şair Sadegh Kamangar 'in trajik öyküsünden esinlenmiştir . Unutulmaz bir aşk hikayesini konu alan film'de Sahel ( Behruz Vüsuki ) ve eşi Mina ( Monica Bellucci ) bir intikam uğruna hapise atılır  . 10 yıl sonra serbest bırakılan mina , eşinin öldüğüne inanır ve iki çocuğunu alarak İran'dan İstanbul'a yerleşir . 20 yıl sonra hapisten çıkan Sahel eşi ve çocuklarını aramaya başlar . Gergedan Mevsimi, Bahman Gobadi'nin İran'ı terkettikten sonra yönettiği ilk filmdir. Çekimleri Irak ve Türkiye'de gerçekleştirilmiştir. Ghobadi ilk kez bu filminde otosansür uygulamamıştır. Katıldığı festivallerden bol övgülerle dönen film BBC tarafından "Sürgündeki İran'lı yönetmenin yeniden doğuşu" manşetiyle duyurmuştur


2013 yılında ise Kelebeğin rüyası filmi ile seyirciyle bulumuştur. 



Filmin konusu : Film 1941 yılında başlamaktadır . İki Genç şair olan Tayyip ( Kıvanç tatlıtuğ ) ve Rüştü ( Mert Fırat ) yaşadıkları kent de memuriyet hayatlarını sürdürmetedirler . Diğer yandan ise sanat ve en çok da şiirle iç içedirler . Şairlik ve sanata bakışın henüz olgunlaşmadığı toplumda bu iki genç halka sanatı ve şiiri sevdirmek için uğraş verirler . Zonguldak'a geri dönen Belediye başkanının kızı Suzan ( Belçim Bilgin ) ile bu iki gencin inancı daha çok artmıştır .Ailesinin istememesine karşın suzan bu iki genç ile arkadaş olur ve Muzaffer 'de Suzan'a  aşık olur .Verem ile sağlıkları tehdir altına giren iki genç kendi geleceklerini kurabilme çabası içine girerler .

2014 Yılında ise yakın arkadaşı olan Cem Yılmaz'ın filmin de tek sahnelik rolü ile yer aldı . 


2014 Yılının Devamında ise olarak Avustralya Sinema ve Televizyon Sanatları Akademisi En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü'nü getirecek olan The Water Diviner( Son Umut )  Filmi ile sinema'da yer almıştır . Yönetmenliğini Russell Crowe üstlenmiştir 




Filmin Konusu : Film 'de Çanakkale Savaşında üç oğlunu arayan Russell Crowe (Connor) 'ın Türkiye'ye gelişini anlatmaktadır .  Connor'ın İstanbul'da başlayıp Çanakkale'ye ve oradan da ülkenin çeşitli yerlerine uzanan bu arayış yolculuğunda en büyük destekçileri Türk subayları Hasan( Yılmaz Erdoğan )  ve Cemal ( Cem YIlmaz )  olacaktır. 

2015 yılında ise yine konuk oyuncu olarak  yer aldığı bana masal anlatma filmi ile sinema da yer almıştır . 




Yılmaz Erdoğan'ın hayatında yer alan önemli projeler'den biri de BİR DEMET TİYATRO'dur . İlk kez 1995 yılbaşı gecesi ''MTV-MECLİS TV '' adıyla yayınlanmış ve büyük beğeni kazanmıştır . 8 sezon yayınlanan  dizi her yaştan ve kesimden milyonlarca insanı ekran başına toplamıştır . 


 Çıtır Ailesi ve çevresindekilerin başından geçen hayata dair komik olayları konu aldığı bölümleriyle 7 yıl boyunca ekranlarda kalmayı başardı. Dizide kömürcü Feriştah karakteri, Yılmaz Erdoğan'ın lisede okurken oturduğu mahalle olan Aydınlıkevler'de bir kömürcüden esinlenerek yer aldığı bilinmektedir.

2008 yılında başlayan ve bizleri güldüren Çok Güzel Hareketler Bunlar'ın yönetmenliğini üstlenmiştir Erdoğan . BKM Mutfak oyuncularının sahne aldığı programda, önceleri seyirciler de puan vererek oyunlarda etkin olmuş, daha sonra ise bu uygulamadan kalkıp yalnızca skeçler verilmiştir


Formatı : Oyuncular konularını tamamen kendi yazdıkları skeçleri oynamaya başlar, her oyunun sonunda programın sunuculuğunu da yapan Yılmaz Erdoğan seyircilerin arasından çıkar ve oyuncuların performanslarının değerlendirilmesini ister. Seyirciler değerlendirirken ÇGH (Çok Güzel Hareket), GH (Güzel Hareket) gibi değerlendirmeler kullanırlar. En yüksek not ÇÇGH (Çok çok Güzel Hareket), en düşük not Yaniidir. 

Başta da dediğimiz gibi sinema dışında alanlarla da ilgilenen Yılmaz Erdoğan'ın Yayımlanmış kitapları şu şekildedir ;

Feriştah'ın Fentezileri (Bir Demet Tiyatro Dizisi Diyalogları)
Cebimde Kelimeler (Oyun)
Otogargara (Oyun)
Hijyenik Aşklar (Kısa güldürü hikâyeleri)
Anladım (Şiir)
Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar (Diyaloglar - Sonradan Haybeden Gerçeküstü Aşk adıyla oyunlaştırılmıştır.)
Hüzünbaz Sevişmeler (Deneme)
Kadınlık Bizde Kalsın (Oyun)
Kayıp Kentin Yakışıklısı (Şiir)
Laz Bakkal ile Tombalak (Bir Demet Tiyatro Dizisi Diyalogları)
Bana Bir Şeyhler Oluyor (Oyun)
Sahiler Düş Düşler Sahi (Şiir)

---------------------------------------------------
' Zeki Müren'de bizi görecek mi ? :)
İyii Okumalar .
:)












Fast & Furious 7 Ne Zaman Vizyona Girecek?

$
0
0

Herkesin merakla beklediği Fast and Furious 7 3 Nisan 2015 tarihi ile birlikte vizyonlarda yerini alacak. Aslında herkesin kafasında şu soru var, '' Paul Walker'ın ölümünden sonra yerine kimin geçeceği?'' sorusu adeta izleyicileri daha çok merak ettiriyordu.

 Bizlerde hemen sorunuzun yanıtını verelim o halde: Filmin zaten büyük bir kısmı Paul Walker ölmeden önce çekilmişti. Sadece bir kaç yeni sahne daha eklenmesiyle CGI teknolojisi ile Walker'ın sesi ve yüzü kardeşleri Calep ,Cody ve 4 farklı aktöre daha uyumlu hale getirilerek yeni sahnelerde kullanılacağını açıkladı. Bu detaydan sonra filmin kamera arkasına göz atınca inanılmaz bir filmin bizi beklediği açıkça ortada çünkü filmin bir bölümünde, Dominic, Brian ve ekibinin uçaktan atladığı bölüm tamamen gerçekçi olması bizleri bir hayli şaşırttı. Bu detay da film üzerinde harika bir emek olduğunun göstergesidir.



 Şimdi sizleri o video ve filmin fragmanları ile baş başa bırakalım iyi seyirler :')





Fringe - Tanıtım

$
0
0
Lost'un yapımcısı J.J Abrams'dan bir bilim kurgu - drama türü olan, muhteşem oyunculukları ve senaryosuyla, izleyicinin kafasında muhteşem teoriler ve bilgi yığını bırakan, benim "Efsanelerden" diyeceğim baş yapıtlardan biridir Fringe.



Konusuna gelecek olursak;

Pilot bölümde, açıklanması çok güç olan bir uçak faciası ile girişi yapıyor Fringe diziye. İlk sezonun daha sonraki tüm bölümlerinde birbirinden bağımsız ama sonu aynı yere çıkan, açıklanması güç ve mucizevi şekilde insanların başına gelen değişik ve paranormal olayları konu alıyor dizi. Peter Bishop, Walter Bishop ve Olivia Dunham bu davalarla üstlenmek üzere FBI'nin gizli bir bölümü olan Fringe departmanı tarafından görevlendiriliyorlar. Daha sonra araştırmalarının sonucunda bir bioterörist şirketi olan ve dünya teknoloji pazarını elinde bulunduran Massive Dynamic şirketinin olduğunu öğrenirler bu deneylerin ve paranormal olayların arkasında. 

Daha sonra Olivia'nın Williem Bell ile yaptığı paralel evren konuşmasıyla, olaylar iyice bilim-kurguya dökülür ve paralel evrenler dünyası bizi beklemektedir önümüzdeki sezonlarda. Tabi, her sezon ağırlıklarını iyice artıran The Observer'lar (Gözcüler) ve dizinin kült karakterlerinden biri olmayı başaran September isimli observer, geçmişte ve günümüzde Bishop'lara yaptığı fedakarlık ve yardımlarla göz önüne geliyor. 

Her geçen sezon sırların ve paranormal olayların arttığı ve çoğu soruya cevabını bulduğumuz Fringe, 5. sezon ve final sezonuyla birlikte, bulunduğumuz dünya gözcüler tarafından istila edilmiş olarak başlar. 5.Sezonun afiş yazısı olan "Fight for the future" repliği tamda bu sezon için söylenmiş bir sözdür. Dünya, ya gözcülerin istilasıyla bizim dünyamız olmaktan çıkacak ya da tekrardan insanlığa kazandırılacak. Muhteşem, mantıklı ve dramatik bir final yapan Fringe, benim için kült diziler arasında yerini çoktan almıştır. Mutlaka izlenecekler listenize eklemenizi tavsiye ederim.

The 100 - Tanıtım

$
0
0
CW Dizilerini son zamanlarda çok ergence ve sadece kadrolarını gençlerden oluşturan tüm dizilerini bir kenara bırakacak olursak, bu dizimizde de bir çok genç kişilik yer alıyor kadroda ama nedense bu dizideki oyunculuklar çok daha kaliteli geliyor bana. Yine bir drama & fantastik - bilim kurgu tarzı bir dizi sunuyor The CW bizlere. Konusuna gelecek olursak, ilk önce şu cümleyle başlamak istiyorum. Lost'u özlediniz mi? O zaman belkide kendinize teselli bulacağınız, fantastistikliğin doruklarına ulaşacağınız bu dizimize başlayabilirsiniz. Hem de bizim "See you in anotha life brotha" repliğiyle gönüllerimize taht kurmuş Desmond (Henry Ian Cusick)'ı da dizide göreceğiz!



Konuya girecek olursak, 97 yıl önce bir nükleer patlama sonucunda, dünya artık yaşanılmaz bir yer olmuştur. Yaşamayı başaran 400 kişiye yakın bir topluluk, Ark adı verilen bir uzay istasyonunda yaşamaya devam etmişlerdir. Bu istasyonda, çoğu kural muhteşem bir disiplinle yönetilmektedir. İstasyonda, kaynaklar tükenip, buradaki yaşamında tehlikeye girdiğini düşünen Ark yetkilileri, 100 adet genç insan topluluğunu dünyaya gönderme kararı alırlar. Olayların kopma noktası ise 100 gencimizin dünya topraklarına ayaklarını değdikleri andan itibaren başlıyor. Açıklanması güç insanlar ve bizi bekleyen mistik gizemlerle baya kafa yoracağız yine bu dizide. 

The 100 Season 1 Trailer















Oyuncu kadrosunda pek ünlü isim bulundurmayan The 100 ekibi, aşırı genç ve dinamik bir kadroya sahip. Finn Collins (Thomas McDonell) ve Octavia Blake (Marie Avgeropoulos)'in oyunculukları kesinlikle üst düzey. 1. Sezonu sonlandırıp, 2. Sezonu da muhteşem bir açılışla yapan ve akılda bir çok soru bırakan sezon finali ile 3. Sezon onayını da aldı ve bekleyişe geçtik.



Son olarak bu senaryosu çok farklı ve sürükleyici bir yapıya sahip olan dizimize bir şans vermenizi kesinlikle öneriyorum. Tabi unutmadan bazı sahnelerinde Lost'u anımsayacağınızı da tekrardan belirtmek isterim.

Dizi dünyasındaki en güzel jenerikler (Opening) - TOP 15

$
0
0
Bu konuda sizin düşünceleriniz nasıldır, bilemem ama benim düşüncem bir diziyi güzel yapan şeylerin başında açılış jeneriği gelir. Bu jeneriklerin bilindiği gibi kısa ve uzun olmak üzere iki türü vardır. Mesela; Lost, Breaking Bad veya Fringe gibi jeneriğini kısa ve öz tutan dizilerimiz yanısıra uzunca jenerik yapıp, müzikleriyle bizi bağımlısı yapan dizilerimizde mevcut; Game Of Thrones, Vikings.. vs gibi. Kendi düşüncelerime göre ve insanların popularitesini kazanmış jeneriklerin sıralamasını yapmayı düşündüm.

Haydi başlayalım. :)

Listemizin 15. Sırasında, Netflix'in sevilen dizilerinden Marco Polo'ya yer vermeyi düşündüm. Bir dönem dizisi olduğundan, bu jenerik bu diziyle çok bağdaşmış fikrimce.


Listemizin 14. Sırasında, Starz'ın pek popularitesi olmayan ama muhteşem oyunculuklarıyla beni kendilerine hayran bıraktıran dizisi Power var. Eğer olaki diziyi izlerseniz, jeneriğin diziyle uyumunu çok rahat anlayacaksınız. :)


Listemizin 13. Sırasında, yine Netflix'in sevilen dizilerinden ve çok değişik kurgusuyla geçer not alan Hemlock Grove var.


Listemizin 12. Sırasında, CW'nin geçer not alan ve 2. Sezonunda resmen bir patlama yapan dizimiz The 100 yer alıyor.


Listemizin 11. Sırasında, AMC'nin yılların eskitemediği dizimiz ve çoğu insan tarafından artık "Efsane" olarak lanse edilen The Walking Dead yer alıyor. Bilindiği gibi sezonlara göre jenerik yapan dizimizin, 5. Sezon jeneriği fikrimce en güzeliydi.


Listemizin 10. Sırasında, FX'in her sezonu farklı senaryolarla kurgulanan, yeri dolmayacak dizimiz American Horror Story yer alıyor. Tabi bildiğiniz gibi her sezona farklı bir jenerik uyarlanan dizide, 1. Sezon jeneriği hiç birine değişilmez. :)


Listemizin 9. Sırasında, Showtime'ın halen yerini dolduramadığı belkide hiç dolduramayacağı efsanemiz Dexter yer alıyor.


Listemizin 8. Sırasında, Starz'ın son zamanlarda muhteşem çıkış yapan ve reytingleriyle popularitesini oldukça artıran dizimiz Black Sails yer alıyor.


Listemizin 7. Sırasında, geldik efsanemiz Prison Break'e. Açıklama yapmama gerek duymadım böyle bir kült yapım için. :) Ve tabiki 1. Sezon jeneriği unutulmazdı. :)


Listemizin 6. Sırasında, Starz'ın muhteşem yapıtlarından ve benim en çok sevdiğim dizilerin başında gelen Da Vinci's Demons yer alıyor. Tabiki 1. Sezon jeneriğiyle yer alıyor. :)


Listemizin 5. Sırasında, popularitesi fazla olmayan, ama çok değişik kurgusu ve muhteşem oyunculuklarıyla bir HBO dizisi olan ve benim en sevdiğim jenerikler içinde yer alan, muhteşem müziği ve görüntüsüyle The Leftovers yer alıyor.


Listemizin 4. Sırasında, çok değişik bir senaryosu, kostüm ve mekanda tamamen liderliğe oynayan ve harika oyunculuklarıyla Starz'ın yeni dizilerinden Outlander yer alıyor. Muhteşem müziği ile İskoçya'yı gözlerimizde canlandıran jeneriğimizi TOP 5'in içine almam lazımdı kesinlikle. :)


Listemizin 3. Sırasında, History Channel'ın değişilmez efsanesi ve şimdiden kült yapımlar arasında belkide yerini alacak dizimiz Vikings'in kendi kadar güzelde olan jeneriği yer alıyor.



Listemizin 2. Sırasında, birinciliği kesinlikle tek zorlayacak rakip olan, yine bir HBO efsanesi True Detective yer alıyor. Gerçekten muhteşem bir jenerik ve harika bir müzik.



Ve geldik listemizin 1. Sırasına. Yani efsaneye, belki uzun yıllar hiç bir zaman liderlikten yerini kaybetmeyecek, belki de hiç kaybetmeyecek. Söylememe gerek var mı ismini? :)



Listeyi tamamen kendi izlediğim diziler arasından seçtiğim için, hatta listeye alamadığım bir çok jenerikte olmasına rağmen, yine de yorumlarınızı ve sizinde belki listede olmayan favori jeneriğinizi duymak isterim. 

Ekstra ve bonus olarak, kısa jenerikleriyle hem efsaneleşen hemde hiç bir zaman o kısacık jeneriklerini dahi unutamayacağımız 3 efsanemiz geliyor şimdide ardı ardına. :) Bunları sıraya koymak istemedim, efsaneler bir arada yer alsın. :)




Zor Ölüm 4 Nasıl Bir Film? [Film Önerisi]

$
0
0
Zor Ölüm 4 eski bir yapım olmasına rağmen benim henüz yeni izlediğim bir film. Benim gibi henüz filmi izlemeyenlere önerebileceğim bir filmdir. Bu film özellikle aksiyon sevenleri yakından ilglendiriyor diyebilirim. Çünkü bu film ile aksiyona doyacaksınız.

Zor Ölüm 4'ün başrolünde Bruce Willis oynuyor. Filmdeki adı ise John McClane! Bruce Willis rolü gereği emekli fakat son derece tecrübeli bir polisi oynuyor. Karşısında ise hack gurubundan oluşan ve aynı zamanda silah gücü iyi olan bir ordu var. Bruce Willis yani filmdeki adıyla McClane, aslında FBI adına çalışan eski bir Amerikan polis teşkilatı görevlisi olması sebebiyle yeni teknoloji hakkında pek bir bilgisi olmayan bir polis. Çatıştığı gurup ise bir hacker çetesi!


Hacker çetesi Thomas Gabriel (gerçek adı Timothy Olyphant) tarafından yönetilmektedir. Thomas Gabriel, önceden amerikanın siber savunma sisteminde çalışan deneyimli bir isim olduğu için, Amerika'nın tüm sistemlerini sanal yollarla ele geçirmekte zorlanmıyor ve resmen bir FBI çalışanı olarak kendini göstererek Amerika’nın bilgisayar altyapı unsurlarına saldırıp, işe trafik ışıklarından başlayarak sistemleri teker teker kapatmaktadır. Bankalar arası bilgisayar ağlarına ve borsaya da müdahale ettikten sonra, Amerika’nın ekonomisi çökmeye başlamıştır.

John McClane ise çeteyi dururabilmek için eski polislik yöntemlerini kullanıyor. Yani bireysel gücü ile çeteyi çökertmeye çalışıyor. Thomas Gabriel'in çetesi o kadar büyük bir çete ki bunu tek başına başarması bayağı bir zor oluyor. Çünkü çete hem sanal ortamda hem de gerçek hayatta çok iyi organiza olmuş ve gerektiği yerlerde kendilerini FBI'dan birileri gibi gösterek devletin silahlı kuvvetlerini istedikleri gibi yönetebiliyorlardı. Bu savaşta McClane'in tek yardımcısı genç bir bilgisayar korsanı olan Matthew (Matt) Farrell (gerçek adı Justin Long) oluyor.

Koskoca bir çeteye karşı sadece 2 kişinin savaşması size biraz garip gelmiş olabilir. Bana da garip geldi ama işte işin güzel yanıda o tarafta. Zor Ölüm 4'ü izlerken aklıma gelen ilk şey eski Türk filmlerinden Cüneyt Arkın'ın oynadığı Malkoçoğlu filmleri oldu. Ayrıca yine eski Türk savaş filmlerinden Tarkan adındaki bir başrolün ve onun köpeği Kurt'un Bizans'a karşı kazandığı savaşların konu edinen filmler geldi aklıma. Çünkü McClane'in tek başına bir çeteye baş kaldırması gibi bir senaryo, o tarz Türk filmlerine çok benziyordu mantık olarak ama içerik olarak filmler kesinlikle benzemiyor elbette.

Zor Ölüm 4 filmindegerçek dışı bazı senaryolar olsa da ben filmi çok beğendim. Aksiyonu ve kurgusunu izledikten sonra o olağanüstü sahnelere de "Ee.. O kadar da olsun!" dedim kendi kendime. Çünkü filmi gerçekten de çok beğendim. 10 üzerinden 8 rahatlıkla verebileceğim bir film. Bol aksiyon isteyenlerin ve aksiyonu sevenlerin çok sevebileceği cinsten bir film olduğunu söyleyebilirim.

zor ölüm 4 izle, zor ölüm 4 film önerisi, film yorumu, film eleştirisi, nasıl bir film

Fear The Walking Dead Başlıyor [Fragman]

$
0
0
TWD hayranlarının 5.sezonu bitirip ekime kadar dayanamıyacağımızı anlayan yapımcılar yazın başlayacak ve 2 sezon sürecek olan Fear The Walking Dead'in çekimlerine başladılar.  Fear The Walking Dead, izlerken düşündüren yerlere ışık tutacak olan yepyeni bölümler için TWD ekibi çalışmalarını sürdürüyor.


Fear The Walking Dead'in her sezonunun 6 bölüm ve bölümlerin ise 60 dakika olması düşünülüyor. Dizi ile ilgili sadece 15 saniyelik abuk sabuk bir fragman paylaşılmış olsa da TWD izleyicilerini heyecanladırmaya yetti diyebiliriz.

Fragman :



Fear The Walking Dead'in genel senaryosu itibari ile bir öğretmen ve ailesine odaklanacağını ve bu çerçevede olayların nasıl geliştiğini bize anlatacağını söyleyebiliriz. Başka yayınlarda görüşmek üzere.

Sıcak Kalpler Nasıl Bir Film? Filmin Konusu ve Yorumu

$
0
0
Sıcak Kapler filmi bir zombi filmdir fakat alışagelmiş zombi filmlerinden çok farklıdır. Bu farklılıklardan en önemlisi ise, filmdeki olaylar zombilerin bakış açısından bakılarak yazılmış olmasıdır. Bu farklılıklardan bir diğeri sie, bir zombinin bir insana olan sevgisi ele alınmış.


Sıcak Kalpler Filminin Konusu :
Filmden yüzeysel olarak bahsedecek olursam, insanlar ve zombiler arası yaşam mücadelesi değil, bir zombi ile bir insanın birbirine olan aşkı ve bu iki kişinin birbiri ile olan arkadaşlıklarının işlendiği bir filmdir. Bu iki kişi diğer zombilere de ilham kaynağı olarak tüm zombiler tekrardan insan olabiliyor. Başka bir deyişler zombilerin, insanlara özgü görebileceği herhangi bir sıcak teması farketmeleri bile onlara geçmiş yaşamlarından bir şeyler hissetirebileceği ve her zombinin tekrardan insan olabileceğine değiniyor.

Sıca Kalpler filminde diğer zombi filmleri gibi her sahnesi zombi ve insanlar arası çatışma ile geçmiyor. Bu sahneleri birkaç yerde göreceksiniz sadece. Filmin bazı bölümlerinde ise zombiler ve insanlar beraberce savaştıklarına da şahit olabileceksiniz.

Film, konusu olarak diğer zombi içerikli filmlerden farklı olması sebebiyle oldukça ilgi çekici olarak gelebiyor fakat böylesi bir zombi filmini ilk defa izlediğim için filmi izlerken neredeyse yarısına kadar çok saçma buldum. Hatta bir ara filmi izlemeyi bırakıp, televizyonu kapatmayı bile düşündüm. Asıl aksiyon ve duygu dolu sahneler filmin sonlarına doğru kendini gösteriyor.


Sıcak Kalpler Filmi İle İlgili Görüşlerim : 
Sıcak Kalpler Filmi güzel mi diye soracak olursanız ben bu filmi giriş, gelişme ve sonuç olarak 3'e ayırırım. Giriş bölümü son derece dikkat çekici ve güzel geldi bana. Bir zombinin gözünden zombi ortamı anlatılıyor ama nedense bana çok ilgi çekici geldi. Orta kısımlar olan gelişme bölümü ise çok saçma geldi. Yani izlerken "Yok artık. abi böyle zombi filmi mi olur?" dedirtti bana. İzlemeyi bırakmak bile geçti birkaç kez aklımdan ama sonlara doğru iyi toparladılar bence. Çünkü filmin sonlarına doğru daha çok aksiyon sahneleri vardı ve o sahneler hoşuma gitti. Aksiyon kısımlarına kadar ise film oldukça durağandı.

Sonuç : Duygusal sahneler olması sebebiyle belki çoğu kişinin hoşuna gitmeyecektir. Alışagelen zombi filmerine ait aksiyon sahneleri oldukça az. 10 puan üzerinden bir puan verecek olursam bu filme 5 puan verebilirim.

sıcak kalpler filmi, nasıl bir film, film konusu, film yorumu, yabancı film, zombi filmi, izle,

Niyazi Gül 4 Nala Nasıl Bir Film? Görüşlerim..

$
0
0

Ata Demirer'İn yazdığı Hakan Algül'ün yönettiği film de Ata Demirer'e Demet Akbağ , Şebnem Bozoklu ve Levent Ülgen eşlik etmektedir .

Film de Veteriner Hekim Profesör Niyazi Gül ( Ata Demirer ) sakin bir hayat sürdürmektedir . Yardımcısı Hediye ( Şebnem Bozoklu ) ile dededen kalma mucizevi formülün eksik maddesini ararken diğer yandan da üniversite de veterinerlik dersleri vermektedir . 


Aşıklar Sultan ( Demet Akbağ ) Rıza ( Levent Ülgen ) atlarını yarıştırmaya karar verirler  . Bunun akabininde ise Niyazi'nin hayvanlara güç veren formülünü duyunca  işler arap saçına döner .




Sakin bir hayat yaşarken birden aksiyonun içine düşen Niyazi'yi süpriz maceralar ve komik olaylar beklemektedir .



-----

Film 8 Mayıs'ta Sinemalar da ...

Keyifli  İzlemeler :)

Supergirl 'ün ilk bölümü sızdırıldı!

$
0
0

Bundan önceki haberimizde Supergirl dizisini anlatan yazımızı yazmıştık.. Dizi CBS kanalında - Kasım 2015 'te yayınlanacak diye haber gelmişti. Fakat ilk bölümü çekilip bittiğinden, ilk bölüm internete sızdırıldı. Peki biz izleyenleri bu haber sevindirdi mi yoksa sevindirmedi mi? Tabi ki çoğu kişi önceden bölümü izlediği için sevinçli fakat yanlış bir şey olduğunu da kabul etmek lazım.

                       

Şimdi çoğu kişinin bu haberi okuma amacıda; ''Bölüm hangi sitede gardaş, sen onu söyle!?'' O yüzden ben fazla uzatmadan geçeyim şu bölüme.. Tamam geçiyorum sakin olun! ;

Dizibox internete sızdırıldığından bir gün sonra hemen altyazılı olarak bölümü yayınladılar.(Allah razı olsun..) İzlemek isteyenler BURAYA TIKLAYARAK izleyebilirler..

                        





Counter Strike 1.6 - theAltunbicak [Türk Yapımı Movie]

$
0
0
Bu sıralar can sıkıntısından Cs 1.6 oynamaya başladım.. Oynadım, oynadım.. Sonra oyunda iyi olduğumu farkettim. E, güzel bir video yapıp paylaşmamak olmaz dedim! İlk videoyu izleyin sonra bilgilere bakarık;

                     

▲ 1-2 hafta uğraştığım 'Cs 1.6 Movie' videosu sonunda bitti! Çoğu Map 'ta çektiğim 80 tane kısa video birleşimiyle böyle güzel bir video ortaya çıktı.. Başta güzel bir İntro koyamadım fakat allah izin verirse ileri ki videolarda güzel bir İntro ve movie filmi ile geleceğim..

▲ Kullanılan Programlar: Fraps, Windows Movie Maker ve Pixlr ..

▲ Yapılış şekli: Hazır olduğumda Cs 1.6 konsoluna oyuna girdiğimde oyunun kendi ayarlarıyla video çektim ve sonradan izleme butonuna tıklayıp Fraps ile çektim. Bunu yapma nedenim Fraps programı normal oyundayken çok kasar.. Fraps programıyla çektiğimde Windows Movie Maker programı ile videoları düzenleyip bir arşive soktum.. Pixlr programı ile ise İntro hazırlayamadığım için başta ki fotoğrafı yaptım.. Sonrasında biriken bütün videoları Movie Maker programıyla birleştirdim ve arkasına müzik ekledim..

♫ Müzik: SKRILLEX - Bangarang [Official Music Video]

▲ Yapılış zamanı ve video boyutu: 8 gün.. & 526 mb!

▲ Her konuda sorularınız için; Fb.com/theAltunbicak

Suicide Squad filminin The Joker 'inden yeni fotoğraflar geliyor!

$
0
0

Dc Comics 'e ait olan Suicide Squad çizgi romanının ileri ki senelerde film olacağı açıklandıktan beri setten fotoğraf geliyor.. En son Batman filminde gördüğümüz Joker 'i yeni bir filmde görmek çok heycan verici. Düşünsenize o kahkaha, o ses! Ayy, tüylerim ürperdi. Neyse, devam edelim..

Yönetmen koltuğunda David Ayer otururken kadrosunun zenginliğindende geçmeyelim.. Kimler mi var? Hemen bir bakalım.. ;

Jared Leto - The Joker
Will Smith - Deadshot
Margot Robbie - Harley Quinn
Jai Courtney - Captain Boomerang
Jesse Eisenberg - Lex Luthor
Cara Delevingne - Enchantress ve daha fazlası..

                  

''E, bu fotoğrafta Joker yok?'' diyenler için setten fotoğrafları teker teker getirip gözümüzü şenlendireyim.. He, bu arada kadro iyi demi? Evet, bence de! Neyse fotoğrafa geçeyim.. ;

                      

Fotoğraf aralarında 1-2 söz yazayım, berki okuyanız olur; Filmde ki kişiler çizgi romanda olduğu gibi süper kötülerden oluşan bir grup.. Yani ona göre bol, bol kötü izleyeceğiz!

                          

Abi şu tipe bakar mısın ya! Neyse.. 2008 yılında Kara Şovalye filminden beri The Joker karakterini görmemiştik.. Kara Şovalye filminde de Joker 'i rahmetli Heath Ladger oynamıştı.

                   

Bu fotoğraf internete düştüğünde çoğu kişi ''Nerden çaldın bu arabayı Joker?'' yazmıştı. Harbiden nereden çaldın bu arabayı Joker? Neyse, elbet bir gün öğreniriz.. Devam!

                            

Aha! Araya bir Will Smith kaçmış. Ama uzun zamandır görmüyorduk abimizi böye güzel bir filmde böyle güzel bir rol alması göz yaşartıcı. Bay Smith bu filmde Deadshot karakterini oynayacak. Evet, Deadshot..

Tanıdık geldi mi? Arrow dizisinden bir adam vardı sanki öyle he? Tamam, tamam Deadshot karakteri Arrow dizisinde de 4-5 bölüm geçmiş bir karakter ama son Arrow sahnesinde de hepimizin gözünün dolmasına sebeb olmuştu..

                           


Son olarak bu fotoğrafla da yazımızı bitirelim.. Hepimiz Joker 'i bekliyoruz! He, bu arada unutmadan söyleyeyim; filme ait resmi bir fragman daha yok. Bunlarla yetinmeye çalışalım birazcık..


Viewing all 159 articles
Browse latest View live